DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 34.GÜNÜ
Yağmur bulutları dağılmış uyandığımda saat sabah 07.00. gece yağan yağmur havayı biraz serinletmiş. Bu gün dünden daha iyi geçecek gibi. Yüzüm palavra caddesine dönük ilk çayımı yudumluyorum. Burada tanıştığım yurtsever bayan arkadaş selam veriyor. Buyur çay ikram edelim diyorum. Aramızda bir duvar var. Arkadaş direnişin süresi hakkında konuşmaya başlıyor. Benimle ilgili kaygılarını dile getiriyor. Bir noktadan sonra sağlığımın ciddi boyutta bozulacağını söyleyip farklı yöntemler vardır belki de diye diyor… Bende şuan burada olmayabilirdim. Oturduğum Akdeniz de güneş ve denizin tadına varabilirdim. Söğüt ağacının yerinde şemsiyenin altında kaygısız uzanıp yeni aşklar da arayabilirdim. Bütün bunların hepsi olabilirdi evet. Bir dilekçe verip savcılığa sessiz kalabalığa karışabilirdim. Kaygısız umarsız hatta hatta göbels bile olabilirdim! Sizde cezaevinde kalmışsınız ağır yaşam koşullarını bilirsiniz. Oradaki tutsakları nasıl sahipleniyorsak en güzel değerlerimiz diye, cenazelerimizi de öyle sahip çıkmalıyız ki bu bizlerin görevidir. Bende kardeşimi sahipleniyorum, devrimci olduğu içinde saygı duyuyorum. Arkadaş duvarın diğer tarafında gülümsüyor bende buradan!
Arkadaşlar bazalı yatak getiriyorlar birde mini bir dolap. Buranın tapusunu alırsın diyor genç arkadaşlarımızdan biri. Gerekirse onu da alırız. Nereye evrilirse hayat açılacak kapıya yok demeyeceğiz. Açlığa kapıya açtık bir kere. Şimdi kardeşlik, yoldaşlık sevgisini kutsamak zamanı. Şimdi direnişe ivme kazandırma sessizliğe ses olabilme zamanı. Yaşayan bilir diyeceğimde, neyi, nasıl, niçin yaşadığın sorusuna verilecek cevapta önemli. Hissedilebilir de ama hissettiğini hayata geçirmede çok virgüllü hale düşüyorsa insan ne önemi kalır.
Otuz dördüncü gün çadırdaki bedeni silaha dönüştürme eyleminin. 34 İstanbul plakası, ömrümün büyük bölümünü paylaştığım, caddelerine eylem koyduğum, ellerini sıkıca tuttuğum şehrim benim. Küs ayrıldık senle, sokakların dar geldiğinde bana. Yine de özlem ikimizin arasında hep köprü oldu. Ben sessiz, sen dilsiz, gelebilirsem sana bir gün yine sunacaksın kendini biliyorum. Galata’dan boğazı seyrederken, Beşiktaş’ta sığırcıkların dansını da izleyebiliriz akşam üstü, İstiklal’de çay içebiliriz. Tanya da koyu sohbet ederiz, anlatırsın sen Okmeydanı’nı, Gazi’yi, Armutlu’yu ben Dersim’i. Sen yeni göçmenlerin mülteci bakışlarını, ben sürgüne çıkmış acıları anlatırız…
“Kardeşimizin cenazesini alma mücadelemiz bizimde mücadelemizdir saylı ailesi” ve “mücadelenizi destekler hep beraber başaracağımıza olan inancımızla. K. Akaygun” imzalı 2 adet çicek getiriyor aileler.
B1’i almayı unuttum içip yatma zamanı. Dünyanın en güzel insanları iyi geceler… Bir arkadaş tarihe not düştük bu gün demişti…
13 Temmuz 2011
ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder