23 Temmuz 2011 Cumartesi

42.43. GÜNLER




DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 43.GÜNÜ
Gülümseyen Dersim7e bizde göz kırpıyoruz. Gece bütün yorgunluktan sıyrılmışız. Hava ise bugün size çok rahatsızlık vereceğim diyor adeta.
 Güzel ve güleç yüzlü İlyas ilk çayı ikram ediyor. Ömer Ayna Fransa’dan gelmiş ismini babası koymuş. Babasının anlatmış olduğu o dönemleri paylaşırken mahcup bir gurur yaşıyor. Her gün gülüşünü esirgemeyen Elçin geliyor. Burnuna taktığı hızmayı kendisinin taktığını, aslında yaptığı için tehlikeli olduğunu da sonradan öğrendiğini belirtiyor.
Avukatlarımız, halkın temsilcileri Ebru ve Selçuk geliyorlar. Hüner sahip olduğun kartvizit değil onu nasıl ve hangi amaçla kullandığındır. Onların söyleyemediklerini biz kimliklerinin arkasına böyle yazıyoruz.
Tutsaklardan selamlar geliyor. Umut yüklü satırlar kazanacağız diye birbirleriyle yarışıyor. Orada olamamanın burukluğu ile her bir günü bizim içinde yaşayan çadırın dönen tarihi yaprakları adeta mektuplar.
Ebru’nun kardeşi ve gelinimiz gidiyor sonra da Ebru. Bu kadar kısacık zamana böyle bir yürek kardeşliği olur mu; eh bilmeyenler iyi baksın, oluyormuş demek ki. Çıkarsız bir sevgi bu tarifi ise sanırım aynı tabaktaki çorbaya kaşık sallamakta geçiyor. Egosuz, organik yüz yüze gelmeler, samimiyeti paylaşmak ve yalansız vedalaşmalar. Harcı sağlam binanın her bir duvarın güvenirliğine yaslanmak gibi. Selçuk abiyle de bu duygularla vedalaşıyoruz. El sallamayı unuttuk arabasına özür ki özür…
Gözleri ile bizi bizleri alkışlıyorlar, müziğin melodisine ayakla tempo tutuyorlar. Her geçen gün yaşama olan kutsal bağlılıkla kamuoyu yaratmak için gayretlerimizi arttırıyoruz. Olumlu olarak aldığımız tepkilerin en iyi örneklerinden biri olsak gerek. Yeni şafak gazetesinden köşe yazarı Teodora Doni arıyor. Kendisine attığımız mailleri okuduğunu, çok etkilendiğini ve bilgisayarın başından kalkamadığını ama anlamadığı noktaların olduğunu söylüyor. Anlatıyoruz süreci ayrıntılarıyla. Samimiyetle konunun takipçisi olacağını, köşesinde konuyu yazacağını söylüyor. Annemin elinden öpeceğini benimde kendime iyi bakmamı Allahın yanımda olmasını diliyor. Eşiyle birlikte verdiği mücadeleden bahsediyor.  İki lafın arasında Dersim’in tarihini doğasını ve önümüzdeki festivali anlatıyor davet ediyoruz. İnsanı arıyoruz, şerefe değer veren, soyutlanmamış değerleri hala barındırabileni kalbinde. İnsanı arıyoruz acıya sırtını dönemeyeni, ben, ben sadece ben demeyeni, vicdanı sıkıştırıp kendi dört duvarına. Dilin pelesengi uçsuz, bucaksız her konuya hâkim ama bir adım atacak takati olmayanı değil. Sende kendine iyi bak eşine selamlar Teodara.
Lastikli pantolonlarım ikiye çıkıyor, fiyakalı birde yeni gömlek gelmiş. Teşekkürler…Tayadlı ailelerin kartları da şahane moral.
Soracak kimse yok. Ford pikap kamyonette doldurulmuş uzun tüylü keçiler uzunca boynuzlarıyla mis gibi kokuyorlar. İçim açıyor bu halde onları görmeye. Birileri yaklaşıp içlerinden bir şeyler konuşunca oraya yöneliyoruz. Onlara demir parmaklık vurulmuş. Buraya özgü bu keçiler diyor ama beslenme alanları daraltılmış mecburen satmaya götürüyoruz. Acımasız döngünün içindeki hayatta kalma mücadelesi bu. Zorunlu bir ilişki köylüler ile keçilerin ki.
Araya giren gece düşlerimizde birleştiriyor bizi. Düşlerimiz ortak, düşlerimiz umutlu, düşlerimiz insan üzerine…
23 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
                                                                                                    www.toplumezarlaracilsin.com



DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 42.GÜNÜ
Yurt dışından gelen misafirlerimiz oluyor peş peşe henüz ilk ışıklarıyla, yeniden görüşeceğiz diyorlar, festivale kadar nasıl olsa buradayız. Alkollü bir abi kendi kimliğini ararken ne oldu bu Dersim’e diyor. Sabahın bu saatinde kendi halini sorgulamıyor ama. Dersim’e çok şey olduğu yok!
 Festival öncesi yurt içi ve yurtdışından gelenlerin palavra caddesine bir hareketlilik getirdiği gözleniyor kalın çerçeveli güneş gözlükleri ile yabancı plakalı araçlardan çadırımıza bakan gözler görmek sık sık mümkün oluyor. Jöleli saçlarıyla erkekler ve askılı tişörtleriyle kızlar caddedeler, şıklık yarışı var. Esnaf sanki bütün yıl bu günleri bekliyormuşçasına hazırlıklı.
Meydandan Seyid Rıza heykeline inmek kesin gerekiyor ve o anı resimleme, tezgahlar kurulu o bölgede daha çok süs eşyaları ile donatılmış. Aracı olanlar araçlarıyla olmayanlar dik merdivenlerden yürümeyi göze alarak Munzur kıyısına inip çay içmeleri gerekiyor. Bu kadar güzel doğası olan bir şehir çok zor bulunur. Ama çarpık kentleşme burada da izlerini gösteriyor. Tarihe ihanet eder gibi Munzur’un kenarına yapılmış çok katlı binalar görmek mümkün. Evlerini mütahhite vermek için birçok ailenin sırada olduğunu üzüntüyle öğreniyoruz. Belediyenin olanaksızlıklarını göz önüne alırsak bir on yıl sonra suyu ile o güzelim dut, erik, meşe ağaçlarını görmek hayal olacak. Patikada yürüyüp toprağın kokusunu hissetmek, dağlardan esen rüzgâr olmasa neredeyse imkânsız. Yüksek dağ köylerine yakın yerlerde esrar, hint keneviri tarlalarının olduğunu da söylüyorlar. Doğunun Paris’i diye kimilerince adlandırılan Dersim yaz, kış muhteşem doğasıyla sadece turizm ile bile olsa ayakta durabilecek şansa sahip. Fakat Paris olmanın yan etkilerini bağrında en acı şekilde hissediyor. Hayvancılık, arıcılık devlet baskısı ile bitme noktasında. Artık dersim de geleneksel değerlerde acımasız yüzü veya hırsızlık olaylarının hiç olmadığı noktadan gün aşırı hırsızlık olaylarıyla karşılaşmak olağan bir hal almış. Sonuç mu kapitalizmin her türlü kirli ilişkileri kardeşi, kardeşe düşman etmiş. Alevi felsefesinin adı konmamış sosyalist ilişkileri, paylaşımcılığı aranıyor. Aranıyorken suyun şişesi festivalde 1,5 liraya kadar çıkıyormuş. Ortalama en büyük şehirdeki fiyatlarla yarışıyor, pahalılıkla. İlişkiler dejenere olmaya başlayınca temiz sevgiler yok sayılınca, direnenlerin ayıplandığı, dışlandığı yok sayıldığı, aşkın fiyatına konulunca… sabahın erken saatlerinde içip çadırımızda kendini arayan kişileri görmek mümkün.
Çadır mı dedik 42 günün açlığını gelen dost yüklü sözcüklerle, bir merhabayla geçmenin gururunun tokluğuyla direnişle resminlemek.
Belçikalı ilerici demokrat Prf.Lieven de Cauterin kardeşimin cenazesinin toplu mezardan çıkarılması için Başbakana elektronik mesaj çekmiş. Aynı mesajı Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Türkiye’nin BM daimi temsilcisi Ertuğrul Apak’a, Belçika’daki Türkiye büyükelçisi Nazif Murat Ersavcı’ya, Türkiye’nin AB nezdinde ki daimi temsilcisi Selim Kuneralp’a iletmiş.
Hayat akıyor akıcılığıyla, keder ve üzüntüsü ile açlık ve toklukta. Sürekli ziyaretimize gelen amcanın kızı evleniyor Rize’de. Düğün davetiyesi bırakıyor. Sayın Tayad’lı aileler mutlu ve gururluyuz çiçeğimizi göndereceğiz. Avukatlarımız Selçuk abi ve Ebru bolca selam dolu kucaklaşmalarla geliyorlar. Dostça uzun soluklu konuşuyoruz. Trabzon’dan mektup aldık kayboldu misafirlerimiz vardı okuyamadık. Büyük üzüntü içindeyim.
Kalben yanımızdaki dostlarımız yeryüzünün değişik yerlerinden arıyorlar, çok iyiyiz biz! Sizde iyi olun yürekten selamlar. Kızım, kardeşlerim, kuzenim ve arkadaşları sanatçı Aynur’a caz konserinde ırkçı saldırıya protesto yürüyüşüne gidiyorlar. Sanatçı, aydın ve gazetecilere bir gün önce yayınladığım mektubu çoğaltıp dağıtmışlar. Beyazlar giymiş bebeğim anlatmış onlara babasının haklılığını. “En önde durdum babacığım” diyor. Kurban olduğum kızım. Bir tanem benim seni çok özledim binlerce kez kucaklıyorum seni.  Ciğerimsin kızım benim. Söyle demişti günlüğünde “babam bazen benim 11 yaşında küçük bir kız olduğumu unutuyor. Her şeyini benimle paylaşıyor. Ama olsun geçecek bu günler. Ben babamı bu dünyadaki her kesden daha çok seviyorum” babası kurban olsun ha! İyi geceler bir tanem.
21 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
                                                                                                    www.toplumezarlaracilsin.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder