25 Temmuz 2011 Pazartesi

DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 45. GÜNÜ
Uzaklara bakıyorum
Dağlar yakın geliyor bana
Yakındakiler dağ gibi uzak
Dağları denizlerle kavuşturan
Sular çağırıyor
Rüzgâr sevinç taşıyor
Esir şehirlere
Rozanın çığlığı çarpıyor
Yüreğimizin ayaklarına
Gitmeliyiz
Kendi sularımıza dönmeliyiz
Ölüm günbatımı ise
Serin dağ başlarında ölmeliyiz
Gitmeliyiz
Düşlerimiz hala sıcakken
Mehmet Özer
Daha iyi dinlenmiş hissediyorum kendimi. Şimdi mis gibi çay ve jeli bom fena olmaz. Yudumlarken ağır ağır çayı, kirli sakalı ve dostça sesi ile merhaba diyor; ben Mehmet Özer. Ben hüsnü hoş geldin şair adam. Ellerinden öper günün ilk saatleri. Sende çayımızdan içer misin, birde şu meydandaki 45.günümüze kendince bakar mısın? İyi biliyor buranın dağlarının gün batımı ve sularını. Gitmeliyiz, düşlerimiz hala sıcakken… Kendisinin yakın arkadaşlarının isimlerini paylaşıyor bizle. Konuşacağım hepsi ile tek tek. Aynı karelere resimleniyoruz. Giderken aklında ikimizin de duyabileceği şekilde dillendirdiği “tıkandım” sözcüğünü not olarak bırakıyor.
Nazlı akıyor yüzüme attığım su keçisakalımdan süzülürken. Musluğa eğildiğimde bileklerimin inceldiğini fark ediyorum. Elmacık kemiklerim iyice belirginleşmiş tıpkı irice burnum gibi. Çukurdan bakıyorum, dokunuyorum ayak bileklerimden boynuma kadar. Bu zayıf beden benim. Kaç beden zayıflamış olabilirim, kuşkulanıyorum sıfır beden bu olmasa gerek. Hâlbuki çokça görmüştüm çokça belli etmemeye çalışmıştım bakışlarımı.
Aynaya yeniden bakıp tam 80 adım sonra günlüğüme uzanıyorum. “Seni oradan çıkartıp alacağım” “canım kardeşim” böyle yazıyorum. Böyle olacak kesinlikle bedenim zayıflarken ciğerimden yükselen sahiplik duygusuyla aceleci kimliğime bürünüyorum. Dağ gibi yüksek ve o kadar göğe yakınken hiç bu kadar güçlü olmadığımı düşünüyorum.
Stutgard’dan bol alkışlı destek haberi geliyor. Bizde onları meydan okuyan çadırımızdan saygı ile selamlıyor alkışlıyoruz. Dönecek gün, büyüdüğümüz sokaklar saracak bizi. Bu bir kavga faşizmle yürüttüğümüz. Biz kazanacağız kavganın sonunda. Haklı ile haksızın düğüşünü bir kez de ben vereceğim. Başlarken demiştik, tankım topum yok diye. Ama inanırım insana, sevgiye, aşka, inanırım çocukça, adalete, eşitliğe, paylaşmaya. Özgür kılar beni bu taşıdığım duyguların tamamı ve güçlü. Onların insana inanmaz yalanlarından ötürü sevmezler kimseyi sevgileri yoktur. Çocuklukları, adaletleri yoktur eşitliği tanımaz, paylaşmaya yanaşmazlar. Sahici selamları saradandır, güvensizdir, kaçaktır, bencildir. Olsun çıktık şimdi aynı arenadayız. Aklımda kalan binlerce yıllık tarih ve isimler. Nefesimle nefes alan binlerce alnı bantlı dağ rüzgârı var. Kollarımı açtım, alnımda gururla yeşerecek gülümseyişleri bekliyorum.
Seyit Rıza parkına iniyoruz. Annem, Fidan ana, Hasan amca ve hocamız. Çay içeceğiz oturacak yer yok. Hasan amca kızgın… Kaşlarını çatma güzel amcam. Halka rağmen halk için. Sey uşen heykeline de uğruyoruz. Bana deli demişlerdi hep gördünüz değimli iyi geceler zeka da deli kalanlar.
25 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
                                                                                                    www.toplumezarlaracilsin.com










24 Temmuz 2011 Pazar

DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİ DİRENİŞİNİN 44.GÜNÜ
Birkaç kez uyanmanın dışında, rüzgâra asılı çadırımızın mavi renkli tentesiyle göz göze gelerek uyanıyoruz. İnsan ruhunun sınırsız özgürlüğünü temsil eden bu renk, bütünleşiyor direniş eylemimizle.
Gazeteler geliyor. Manşetlerden köşe yazılarına taşınan ırkçılık söylemleri sayfa sayfa. Yoksul halk çocuğu askerlerin ölümüne fırsatçı akbabalar gibi saldırıyorlar. Sırça köşklerinde oturup, yüksek maaşlarının tokluğu ile diğer yoksul halk çocuklarını saldırganlaştırmak için yarışıyorlar. Eğer bizim memed unutulacağı kesin kısa zaman aralığında ölmezse; halkları gasp edilmiş bir hayatta tutunmaya çalışacak. Magazinsel bir eş, arkadaş, sevgiliyi sık sık değiştirmeyeceği için, en büyük aşkım deyip küçücük heyecanların ilk göz temaslarıyla evlenebilirse, evlenecek. Muhtemelen sendikasız, sigortasız, güvencesiz, ölümün kaza taşeronunda işe başlayacak. Gençliğin verdiği güven, “borç yiğidin kamçısıdır” egemen atasözüne de inanarak, hep borçları için çalışacak. En yüksek makamdan üç çocuktan aşağı çocuk sahibi olmayın propaganda saldırısına uğramıştır ki memed, aynada kendini tanıyamayacaktır bir süre sonra. Çocukluğunun uğradığı şiddeti, çocuklarından, annesininkini karısından çıkarmaya başlamıştır. Bencil bireyin ruhundaki tahribata karşı koyamaz ki bencillik ona kapitalizmin en büyük saldırısı olarak işlenmiştir. Kimisi şiddetle geçen gençliğinden ötürü tetikçi, maşa olması kaçınılmazsa döner birde eşine 17 bıçak, 4 mermi, çocuklarını boğmakla sonlandırır yaşamları. Kendisine dayatılan açmazları açamayan memed işten atılır, tersahanede düşer veya yanar. Diyelim ki bu kötü senaryoların hiç biri olmadı; hayatın anlamını farkına bile varamadan her canlı gibi ölümü tadar sessiz, sedasız yitip gider. Demagoglar mı? Onlar gibi satılıklar kendi ülkelerini pazarlamakla, elleri çak yapanların kapı arkalarında nelerin satıldığını gizlemekle meşguldür köşelerinde ve memedler için çıkardıkları gürültü ırkçılığı, şovenizmi pompalamak içindir.
Birbirinden güzel insanlar kızlı, erkekli çadırdan içeri giriyorlar. Hemen kaynaşıyoruz.” Çay”, “olur” diyorlar. “Nereden”, “İstanbul, Ovacıklıyız aslen”, “İstanbul’un neresi”, Okmeydanı”, “neresi ya kimlerdensiniz”, “Dedem dededir”,  “ayağı aksıyor mu”, “evet”, “ sakın Erdal abinin…”, “evet…yoksa…”, “aynen”,  “hüsnü abi arabana almıştım bizi babamla pikniğe gitmiştik. Çok değişmişsin tanıyamadık”, “sizde büyümüşsünüz” Erdal abi sen çok güzel bir insandın çocuklarına nasılda yansımış. Bu güzel tesadüf sonrası, Erdal abi ile telefonda konuşuyoruz, pazartesiye diyoruz.
Ömer Köse abi arıyor, Ali Osman Köse’nin selamlarını iletiyor. Parmaklıktan içeriye bizde direnişle bezenen selamlarımızı yolluyoruz. Yurtdışından gelen misafirlerimizin sayısında belirgin bir artış var. Büyük çoğunluk duyarlı davranıp çayımızı içiyorlar. Yurt dışından ve içeriden hatırımızı soruyorlar.
Türbanlı bir ziyaretçimiz geliyor, uzun uzadıya konuşuyoruz. Samimi, sıcak sorgulamaya başlamış bir çok şeyi ama umutlu değilim diyor. Her şeye rağmen umutlu olmanın zorunluluğunu hissediyoruz dersimin dimdik dağlarına bakarak. Sessizce bizi dinleyen iki kadın misafirimiz halkın gözüyle konuşulanları dinliyor. Biri mahcup“buradan her gün geçiyorum ama gelmedim hiç ve kendimi gelmek zorunda hissettim en sonunda ne yapabiliriz, imzaysa imza eylemse eylem…” diyor.
Hava karardıkça yıldızlarda daha belirginleşiyor, bizim ‘yıldız’ımız toprağın altından Dersim’i aydınlatıyor adeta bunu hissediyoruz. Dersim gün gün doğuyor, büyüyor…

24 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
                                                                                                    www.toplumezarlaracilsin.com




23 Temmuz 2011 Cumartesi

42.43. GÜNLER




DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 43.GÜNÜ
Gülümseyen Dersim7e bizde göz kırpıyoruz. Gece bütün yorgunluktan sıyrılmışız. Hava ise bugün size çok rahatsızlık vereceğim diyor adeta.
 Güzel ve güleç yüzlü İlyas ilk çayı ikram ediyor. Ömer Ayna Fransa’dan gelmiş ismini babası koymuş. Babasının anlatmış olduğu o dönemleri paylaşırken mahcup bir gurur yaşıyor. Her gün gülüşünü esirgemeyen Elçin geliyor. Burnuna taktığı hızmayı kendisinin taktığını, aslında yaptığı için tehlikeli olduğunu da sonradan öğrendiğini belirtiyor.
Avukatlarımız, halkın temsilcileri Ebru ve Selçuk geliyorlar. Hüner sahip olduğun kartvizit değil onu nasıl ve hangi amaçla kullandığındır. Onların söyleyemediklerini biz kimliklerinin arkasına böyle yazıyoruz.
Tutsaklardan selamlar geliyor. Umut yüklü satırlar kazanacağız diye birbirleriyle yarışıyor. Orada olamamanın burukluğu ile her bir günü bizim içinde yaşayan çadırın dönen tarihi yaprakları adeta mektuplar.
Ebru’nun kardeşi ve gelinimiz gidiyor sonra da Ebru. Bu kadar kısacık zamana böyle bir yürek kardeşliği olur mu; eh bilmeyenler iyi baksın, oluyormuş demek ki. Çıkarsız bir sevgi bu tarifi ise sanırım aynı tabaktaki çorbaya kaşık sallamakta geçiyor. Egosuz, organik yüz yüze gelmeler, samimiyeti paylaşmak ve yalansız vedalaşmalar. Harcı sağlam binanın her bir duvarın güvenirliğine yaslanmak gibi. Selçuk abiyle de bu duygularla vedalaşıyoruz. El sallamayı unuttuk arabasına özür ki özür…
Gözleri ile bizi bizleri alkışlıyorlar, müziğin melodisine ayakla tempo tutuyorlar. Her geçen gün yaşama olan kutsal bağlılıkla kamuoyu yaratmak için gayretlerimizi arttırıyoruz. Olumlu olarak aldığımız tepkilerin en iyi örneklerinden biri olsak gerek. Yeni şafak gazetesinden köşe yazarı Teodora Doni arıyor. Kendisine attığımız mailleri okuduğunu, çok etkilendiğini ve bilgisayarın başından kalkamadığını ama anlamadığı noktaların olduğunu söylüyor. Anlatıyoruz süreci ayrıntılarıyla. Samimiyetle konunun takipçisi olacağını, köşesinde konuyu yazacağını söylüyor. Annemin elinden öpeceğini benimde kendime iyi bakmamı Allahın yanımda olmasını diliyor. Eşiyle birlikte verdiği mücadeleden bahsediyor.  İki lafın arasında Dersim’in tarihini doğasını ve önümüzdeki festivali anlatıyor davet ediyoruz. İnsanı arıyoruz, şerefe değer veren, soyutlanmamış değerleri hala barındırabileni kalbinde. İnsanı arıyoruz acıya sırtını dönemeyeni, ben, ben sadece ben demeyeni, vicdanı sıkıştırıp kendi dört duvarına. Dilin pelesengi uçsuz, bucaksız her konuya hâkim ama bir adım atacak takati olmayanı değil. Sende kendine iyi bak eşine selamlar Teodara.
Lastikli pantolonlarım ikiye çıkıyor, fiyakalı birde yeni gömlek gelmiş. Teşekkürler…Tayadlı ailelerin kartları da şahane moral.
Soracak kimse yok. Ford pikap kamyonette doldurulmuş uzun tüylü keçiler uzunca boynuzlarıyla mis gibi kokuyorlar. İçim açıyor bu halde onları görmeye. Birileri yaklaşıp içlerinden bir şeyler konuşunca oraya yöneliyoruz. Onlara demir parmaklık vurulmuş. Buraya özgü bu keçiler diyor ama beslenme alanları daraltılmış mecburen satmaya götürüyoruz. Acımasız döngünün içindeki hayatta kalma mücadelesi bu. Zorunlu bir ilişki köylüler ile keçilerin ki.
Araya giren gece düşlerimizde birleştiriyor bizi. Düşlerimiz ortak, düşlerimiz umutlu, düşlerimiz insan üzerine…
23 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
                                                                                                    www.toplumezarlaracilsin.com



DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 42.GÜNÜ
Yurt dışından gelen misafirlerimiz oluyor peş peşe henüz ilk ışıklarıyla, yeniden görüşeceğiz diyorlar, festivale kadar nasıl olsa buradayız. Alkollü bir abi kendi kimliğini ararken ne oldu bu Dersim’e diyor. Sabahın bu saatinde kendi halini sorgulamıyor ama. Dersim’e çok şey olduğu yok!
 Festival öncesi yurt içi ve yurtdışından gelenlerin palavra caddesine bir hareketlilik getirdiği gözleniyor kalın çerçeveli güneş gözlükleri ile yabancı plakalı araçlardan çadırımıza bakan gözler görmek sık sık mümkün oluyor. Jöleli saçlarıyla erkekler ve askılı tişörtleriyle kızlar caddedeler, şıklık yarışı var. Esnaf sanki bütün yıl bu günleri bekliyormuşçasına hazırlıklı.
Meydandan Seyid Rıza heykeline inmek kesin gerekiyor ve o anı resimleme, tezgahlar kurulu o bölgede daha çok süs eşyaları ile donatılmış. Aracı olanlar araçlarıyla olmayanlar dik merdivenlerden yürümeyi göze alarak Munzur kıyısına inip çay içmeleri gerekiyor. Bu kadar güzel doğası olan bir şehir çok zor bulunur. Ama çarpık kentleşme burada da izlerini gösteriyor. Tarihe ihanet eder gibi Munzur’un kenarına yapılmış çok katlı binalar görmek mümkün. Evlerini mütahhite vermek için birçok ailenin sırada olduğunu üzüntüyle öğreniyoruz. Belediyenin olanaksızlıklarını göz önüne alırsak bir on yıl sonra suyu ile o güzelim dut, erik, meşe ağaçlarını görmek hayal olacak. Patikada yürüyüp toprağın kokusunu hissetmek, dağlardan esen rüzgâr olmasa neredeyse imkânsız. Yüksek dağ köylerine yakın yerlerde esrar, hint keneviri tarlalarının olduğunu da söylüyorlar. Doğunun Paris’i diye kimilerince adlandırılan Dersim yaz, kış muhteşem doğasıyla sadece turizm ile bile olsa ayakta durabilecek şansa sahip. Fakat Paris olmanın yan etkilerini bağrında en acı şekilde hissediyor. Hayvancılık, arıcılık devlet baskısı ile bitme noktasında. Artık dersim de geleneksel değerlerde acımasız yüzü veya hırsızlık olaylarının hiç olmadığı noktadan gün aşırı hırsızlık olaylarıyla karşılaşmak olağan bir hal almış. Sonuç mu kapitalizmin her türlü kirli ilişkileri kardeşi, kardeşe düşman etmiş. Alevi felsefesinin adı konmamış sosyalist ilişkileri, paylaşımcılığı aranıyor. Aranıyorken suyun şişesi festivalde 1,5 liraya kadar çıkıyormuş. Ortalama en büyük şehirdeki fiyatlarla yarışıyor, pahalılıkla. İlişkiler dejenere olmaya başlayınca temiz sevgiler yok sayılınca, direnenlerin ayıplandığı, dışlandığı yok sayıldığı, aşkın fiyatına konulunca… sabahın erken saatlerinde içip çadırımızda kendini arayan kişileri görmek mümkün.
Çadır mı dedik 42 günün açlığını gelen dost yüklü sözcüklerle, bir merhabayla geçmenin gururunun tokluğuyla direnişle resminlemek.
Belçikalı ilerici demokrat Prf.Lieven de Cauterin kardeşimin cenazesinin toplu mezardan çıkarılması için Başbakana elektronik mesaj çekmiş. Aynı mesajı Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Türkiye’nin BM daimi temsilcisi Ertuğrul Apak’a, Belçika’daki Türkiye büyükelçisi Nazif Murat Ersavcı’ya, Türkiye’nin AB nezdinde ki daimi temsilcisi Selim Kuneralp’a iletmiş.
Hayat akıyor akıcılığıyla, keder ve üzüntüsü ile açlık ve toklukta. Sürekli ziyaretimize gelen amcanın kızı evleniyor Rize’de. Düğün davetiyesi bırakıyor. Sayın Tayad’lı aileler mutlu ve gururluyuz çiçeğimizi göndereceğiz. Avukatlarımız Selçuk abi ve Ebru bolca selam dolu kucaklaşmalarla geliyorlar. Dostça uzun soluklu konuşuyoruz. Trabzon’dan mektup aldık kayboldu misafirlerimiz vardı okuyamadık. Büyük üzüntü içindeyim.
Kalben yanımızdaki dostlarımız yeryüzünün değişik yerlerinden arıyorlar, çok iyiyiz biz! Sizde iyi olun yürekten selamlar. Kızım, kardeşlerim, kuzenim ve arkadaşları sanatçı Aynur’a caz konserinde ırkçı saldırıya protesto yürüyüşüne gidiyorlar. Sanatçı, aydın ve gazetecilere bir gün önce yayınladığım mektubu çoğaltıp dağıtmışlar. Beyazlar giymiş bebeğim anlatmış onlara babasının haklılığını. “En önde durdum babacığım” diyor. Kurban olduğum kızım. Bir tanem benim seni çok özledim binlerce kez kucaklıyorum seni.  Ciğerimsin kızım benim. Söyle demişti günlüğünde “babam bazen benim 11 yaşında küçük bir kız olduğumu unutuyor. Her şeyini benimle paylaşıyor. Ama olsun geçecek bu günler. Ben babamı bu dünyadaki her kesden daha çok seviyorum” babası kurban olsun ha! İyi geceler bir tanem.
21 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
                                                                                                    www.toplumezarlaracilsin.com


21 Temmuz 2011 Perşembe

39.40.41.günler





DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 41.GÜNÜ
Dersim dört dağ içinde
Dağlar var oğul saklı içinde
Dersimde çarşı içinde
Bir çadır kurulu açlık kokar
Seni düşündükçe
Göğümde yıldızlar kanar

Dersimin gözleri ne renktir Ali?
Kaç renktir çiçekleri
Açlığa düşen bedenleri
Sana hasret türkü yakar
Dersimin gözlerinden yıldızlar akar

Dersimin ortası çarşı
Bir çadır kurulu dağlara karşı
Bir ana oturur için acı
Bir yanı bir oğuldur açlık kokar
Bir yanı çiçektir hasret açar
Kardeş kokar açlığın nefesi
Gözlerinden direnç akar
20 Temmuz 2011-Gamze Keşkek

Postacı kapımızı çalıyor, sabah 08.30 misafirleriniz var diyor. Tek tek kucaklaşıyoruz Kocaeli 1 Nolu F Tipi Hapishanesinden Tayfun, Volkan, Bayram, Ali Ekber ve sizin Bilo’nun hasret özlem, direngen ve dostluk selamlarıyla. Kortejin ortasına dikkatle bakıyoruz Taner, Hüsamettin’de buradaymış onları da kucaklıyoruz. Bizim çocuklar Dersim havası çekiyor ki Mecit bağırıyor arkadan benim çayımı sakın unutmayın diyor. Hiç unutur muyuz sizleri her bir daim çaylarımızın en keyifli anındasınız. Oturduk karşılıklı bağdaş kurduk halk sofrasında. Anlatıyor arkadaşlar sizleri tanıyanlar. Buradaki izlerinizi takip ediyoruz. Her anlatımda görüyoruz ki sizleri biz çok ama çok seviyormuşuz. Nasıl mı uğruna ölünebilecek kadar bir kardeşlik sevgi var aramızda. Yıkılmaz bir yoldaşlık, bağlılık vazgeçilmezlik var.
Tunceli Emek gazetesinden gelen bir maili paylaşmak istiyorum. “ Bugün görevlendirilen bir arkadaşımız aracılığıyla, gazetemizden durumunuza dikkat çeken birer mail; TBMM Başkanlığına, Bingöllü Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’a, İçişleri Bakanlığına, Akşam gazetesinden daha önce tanıştığımız Ankara haber müdürü Ersin Bala ve bağımsız iletişim ağı BİA ile Diyarbakır’daki gazeteci tanıdıklarımıza mail gönderilmiş, durumunuza dikkat çekilmiştir. Maillerin ekinde yazarımız Helin Karakoyun’un yazısı ile sizin gönderdiğiniz, akşam saatlerinde sitemizde ve yarınki gazetemizde de yayımlanacak olan mektubunuzda eklenmiştir. En insani ve masumane bu talebinize karşı duyarlı olunmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyoruz.” Hani deriz ya herkesin yapabileceği mutlaka bir şeyler vardır diye. işte ona emekten yana güzel bir örnek…
Dün unutmuştum yazmayı, Eğitim Sen yönetimlerinde yer alan kamu emekçileri cephesinden Mehmet Püremiş ve Evrim Doğan arıyorlar, yanımızda olduklarını belirtiyorlar.
Gazeteci, yazar, sanatcı ve aydınları aramaya devam ediyoruz. Bir kartopu gibi büyüteceğiz Dersim direnişimizi.
Çelikten bir kalbimiz var bugün. Gideceğimiz yol bellidir. O yüzden yaktık gemileri rüzgâra kanat gidiyoruz. El sallıyor bize sarp dağlar, tebessümle gözler ufukta aynı heyecanla bekliyoruz.
20 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
                                                                                                    www.toplumezarlaracilsin.com



DERSİM’DEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 40.GÜNÜ
Yağmura uzandık bu gece. Uyku mavi çadırımızdan içeri giren damlacıklar gibi ürkek. Rüyasından ıslak kalkıyoruz direnişin. Yeniden dizayn ediyoruz çadırı 4 kişiyiz bu gece. Direnişimizin 40. Gününün ilk saatleri gelecek günlerin habercisi sanki. Daha fazla emek, özveri ve sabır gerektirecek. Terleyeceğiz, üşüyeceğiz ama her an sırılsıklam sarılacağız yaratacağımız düşe.
Yeniden uyumayı deniyoruz ki palavra meydanının sakinleri daha kalabalık geliyorlar. Yirmiye yakın genç bitmeyen bir tartışmanın içindeler. Duvara dikiliyoruz yine kavga başlamışken 4 tane polis minibüsü var kavgayı izleyen. Sadece izliyorlar aynı kareye bizi de sığdırarak. Bizden uzaklaşarak devam eden kavgayı bırakarak duvarın ötesine uzanıyoruz bir kez daha. Gecenin kimyası bozulmuş bir kez. Nöbetçi Sadık bağırıyor “gidin buradan, gidin lan buradan.” Kalkmalı bir kez daha gecede ne oluyor diye bakmalı. Hayırdır Sadık demeden, Sadık’ın elindeki sopayı görüyorum. Palavra meydanı olumsuzlukları sergiliyor bu gece. Tezgâhta bu kez içip de arabanın müziğinin sesini son ses açarak destek olan arkadaşlar var kendilerince. Yine emniyetten izliyorlar. Sadık’a sen dur deyip duvarın ötesine geçiyorum. Sabaha görüşeceğiz sizinle, araç uzaklaşıyor fakat duydular beni. Görüşeceğiz. Bir tur daha atıp çadıra yanaşıyorlar. Sarhoş kafalar kalbimiz sizinle xızır adına bin kere özür diliyoruz. Mücadeleniz bizimde mücadelemiz. Peki, sabah gelin diyoruz.
Yağmur gizlice süzmeye devam ediyor. Yeni misafirimizin sesiyle Dersim İnşa Vakfı Başkanı ilk çadır ziyaretçimiz. Saat 08.00 gibi buyur ediyoruz. İlk çaylarımızın salınan buğusu gözlerimize yaslanıyor. Çadırın içindeyiz yer dar bu kez idare edeceğiz. Dersim’le oldukça alakalı kulağa hoş gelen şeyler söylüyor. Sonra benimle röportaj yapıp bunu samimiyetle birçok internet sitesinde paylaşıyor.
Tiram dergisinden güleç yüzlü kardeşim geliyor. Röportaj istiyor tabi diyoruz sorular klasik değil memnun oluyoruz. Görüntünün altındaki duyguyu öğrenmeye çalışıyor. Şimdi buradaki 40 günün arka penceresini de anlatıyorum gönül diyarımızda dolaşıyor sıcacık.
Yağmur şiddetli bazen her arkadaş bir fırçaya uzanıyor ben dinlenmeye çalışıyorum. Kendisine kardeşleri tarafından yanlış yapıldığını söyleyen bir teyze ev ve tarla hikâyesini anlatıyor. Bizim hukukumuza güveniyor gibi anlatıyor. Bizim hukukumuz acılarla staj yapmış teyzeciğim…
CHP Dersim milletvekili Hüseyin Aygün sabahki ziyaretinden sonra ikinci kez geliyor. Malatya savcılığına yarın uğrayacağını bildirmek için uğradım diyor.
İsmini sormayı unuttum beklide önemi de çok yok. Geçen gün yalnız gelip kederi ve direnişi selamlayan Avrupa’dan gelen kardeşimiz bu kez ailesini alıp geliyor. Baba “25 yıldır ilk kez geldim Dersim’e içimde dağ gibi hasret ateşleri yansa da gelemedim. Vatanını bir gün görememek ne acı şeydir. 25 yıl aynı sevdaya yanmak”…çekiyor memleketin güzel havasını “bende Nazmiyeliyim” diyerek.
Arayan, mail atan kavgamızı kavga belleyen merhabalar durmuyor. Basına bir mektup yazıyorum. Aydın, sanatçı, yazar, gazeteci diyerek. Demokrasi havarisi diye emperyalizm tarafından orta doğu halklarına örnek verilen AKP’yi anlatıyorum azıcık. Azıcık! Çünkü çivisi çıkmış memleketin tanımlanması tarif sayfalarına sığmıyor.
40 gündür direniş sergiliyorum. Açlığıma göz gezdirmeyenler bilsin ki lokma yutamayacak kadar sürse de bu eylem sürecek süresiz. Cenazemizi istiyorum ben. Savaşa sebep bu istemse asla vazgeçmeyeceğim. Neydi o güzel deyim,” biz bir harmandalında, bir de dost sofrasında diz kırarız.” Sizinle savaşım hep sürecek, sürecek…
19 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
                                                                                                    www.toplumezarlaracilsin.com


DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 39.GÜNÜ
Hele şu analarımız yok mu? Çadırımıza gelen misafirlerimize hoş geldiniz demeleri. Evinden içeri girenleri karşılar gibi karşılıyorlar buyurun, nasılsınız, neler yapıyorsunuz peş peşe sorular meraklı bakışlar. Profesyonel çadırcı oldular. Her söz politik bir argüman taşıyor. Ya da konuşulan meselelere kendileri yüklüyorlar.
Fransa, Almanya, Hollanda’dan çadır ziyaretçilerimiz var. İlgiyle dinliyorlar Avrupa’daki derneklerin adreslerini istiyorlar.
Diksiyonu düzgün orta yaşlı bir arkadaş geliyor buyurun oturun lütfen… Bir şey içer misiniz diyoruz. Ben zalimin, kötü olanın saçını sarı düşünürdüm diyor. Ezileni de esmer kafalı. Kara kafalı mı diye gülümseyerek katkı yapıyorum. Evet diyor yüzünde acı bakışlar var. Buraya geldiğiniz günden beri sizi izliyorum. Çok ciddiye almamıştım sizi saçınız sakalınız sanki bu işi yapamazsınız gibi geliyordu. Geçen hafta yüzünüzde bir bakış yakaladım o sıra yoldan geçiyordum. Geceleri uyuyamıyorum yüzünüz aklımdan çıkmıyor. Memurum sanırım yanınıza gelmekten korkuyordum. Dün gece eşimi uyandırdım konuştum. Çadıra gitmediğime göre ben sarı kafalıyım o zaman dedim. Yarın ne olursa olsun gidecem dedim çadıra ve şimdi buradayım. Gülümsüyorum. Faşizmin her türlü dayatma ve zulmüne karşı halkların her türlü direnişi meşrudur. Bizde bu hakkımızı kullanıyoruz. Çadır serüvenimizi dışarıdan izlediği için kendisine çadırımızın ruhunu anlatıyoruz. Arkadaş vicdanen rahatlamış bir şekilde gururla ayrılıyor, onun cesaretini kucaklıyoruz, kendi korkularını yenebildiği için. Dürüsttür, naiftir, vicdan sahibi sağduyuludur halkımız. Yüzümüzde ki doğru ifadeyi gözünden kaçırmayacak kadar güzel ve derinden bakar.
Her pazartesi eylemlerine bir yenisini daha ekliyoruz. Sabırla, emekle anlatacağız gerçekleri halka, ki onlar bu gerçekleri, inanılmaz bir coşkuyla kucaklayacaklar.
Daha önce Avusturya’ dayken telefonda bizle görüşen birbirinden güzel ve sıcak eltiler merhaba diyorlar çadırımıza gelerek. Samimiyetlerine bana gelen tutsak mektuplarını ve el emeklerini gösterip paylaşıyorum. Karşılığı yok bu tatlı bakışların ve sohbetin, kullandığım şekerimi ikram ediyorum. Kıyamıyorlar bakın bu direnişçinin şekeri deyince alıyorlar. Sizden bir isteğim olacak diyorum. Baktığınız mektuplardaki tutsaklarımıza mektup yazacaksınız. Samimiyetle kabul edip isim ve adres alıyorlar. Onlar ailemizin güzide insanları, buradaki Hasan amcamız, Kumru, Fidan, Sakine anamız gibi. Tecridini, mahpusunu düşünerek direniş içinde direnişçi olmak…
Seviyoruz seni hayat, bu coğrafyada seni yaşama şansı verdiğin için.
18 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
                                                                                                    www.toplumezarlaracilsin.com

18 Temmuz 2011 Pazartesi



DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 38.GÜNÜ
Saat 09.00 gibi oldukça geç bir saatte uyanıyorum. Günaydın yeni günün, umutları günaydın özgürlük anıtı…
Az sonra annem geliyor. Sizlere temiz çamaşır getirdim. Her gün çıkartın kirlilerinizi, çok terliyorsunuz ben yıkarım. Bana buraya bir leğenle, tas getirin yeter. Arkadaşımız “olur mu ana sana iş yaptırırsak insanlar bize ne der sonra” deyince, ya allahınızı severseniz böyle yapmayın, bir şey yapmayınca kendimi iyi hissedemiyorum. Arkadaş sakine anaya ne yaptıralım onu yormadan der gibi bakıp yardım istiyor benden. Anne sen dernekte yemek ve temizlik işlerine bak… Zaten arkadaşlar aralarında konuşuyorlar yemeklerin tadı eksik diye. Yaparım diyor annem hüner yükleyip ellerine, arkadaşla derneğe gidiyorlar.
Sincan F Tipi Hapishanesine ve Bakırköy Kadın Hapishanesindeki özgür tutsaklara faks yazıyorum.
Çadırı güçlendirmeye çalışıyor arkadaşlar. Rüzgâr sert yüzünü göstermeye başladı. Yaz abi yağmur yağacak onu da yaz. Yazarız tabi hocam. Şu an buradaki her şeyin bizimle bir ilişkisi kesin oluyor. Kendini tekrar gibi görünse de, her gün yeni deneyim bizler için. Hazırlıklı olmalıyız bu değişime. Dış görünüşte değişim çokça ifade ediliyor. Israrla iyiyim diyorum, çünkü iyiyim ve umutsuzluk asla yok. Bildiğimi sandığım hayattan şu 38 günde öğrendiklerimiz birer ders niteliğinde. “kervan yolda dizilir” kararı verdik önce, alacağız diye Alimiz’i. Sonra nasılı konuştuk ve ne zamanı…
Yalansız her bir an, kara gözlerin sihirli dokunuşu gibi bakışlarımız. Kararlığımız etkiliyor insanları. Bir konuğumuz bitkisel hayata girersin dikkat et deyince, duymuş gibi evrim arıyor dost yüklü sesiyle. Halkın avukatı olmak mı demiştik. Bu da gelir geçer evrim sende dikkat et… Her geçen gün eriyor gibi görünse de beden açlığı silaha dönüştürenlerin gücü bende toplanıyor bunu hissediyorum. Bir kaldıraç bulun sallayayım dünyayı dersimin dağlarına dayayarak. Dönüş yolu buradan sabır, güven, fedakârlıktan geçiyor. Öyle bir yeniden yaratılmışlık ki kalp’imiz ağrımayı unutuyor. Zulme karşı eşkıyalar doğurmuş topraklarla öpüşme zamanıdır. Bugün aşkların masalımsı fedasını anlatmalı. Vazgeçişin aslında ruhun, bedenin, özgürlüğün teslimiyetine zayıflığına olan isyanıdır. Direnişimiz yükselecek adım, adım dünyaya anlatacağız dersimdeki çadırı. Meşru insani bu hak talebini görmemezlikten gelenler, yenilecektir. Bu toplu mezarı açacağız, faşizme karşı direniş haktır, bu gün bunu kullanıyoruz.
Avrupa’daki dostlarımızın destek açlık grevi bitti. Hiç büyümemişsiniz sizde yürekteki çoşku o olsa gerek. Hepinize Dersim coşkusuyla selamlar. Ortak düşler adına iyi geceler.
17 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07

DERSİM’DEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 37.GÜNÜ
Bizdeki heyecanı yüreklerinde hissedip gece yarısı arayan dostlarımız oluyor, onlarca özre meraklarını sığdırarak. Anlıyoruz onları, hiç şikâyet etmeden paylaşıyoruz bıkmadan.
55 yaşlarında uzun boylu gözlerinde alacak bakışlı bir amca duvarın diğer tarafından selamın aleyküm diyor. Av. Behiç Aşçı burada mı diyor. Buradaydı gitti diyoruz. Yüzünü ekşitiyor. Avukat olarak tutacaktım…! Hayırdır diyoruz. Sizinkine benzer bir meselem vardı deyince buyurun buraya gelin çay içelim diyoruz. Anlatmaya başlıyor. Yurt dışında yaşıyorum, İzmir’de, Elazığ’da ve burada arazilerim vardı. Eski eşim kiraları alıyor, evin tapusunu da üzerine almış, buradaki avukat beni 11 milyar dolandırdı diyor. Üzüldük be amca da bir benzerlik bulamadık meselenizde. Sessizce düşündüklerimizi duymuş olacak ki ha birde sanırım “Yeşil”le ortak çalışıyor. Bu sefer başlıyor güç gösterisine. İyi ki Behiç abi burada değilmiş değil mi?!
Çadırımızın diğer duvarında duran başka bir amcamız anlatmaya başlıyor. Kalabalık gördükçe gelip anlatıyor. Kaçıncı anlatışıdır acaba ben hatırlamıyorum. Avukat tuttum 1,5 milyar verdim. 20 sene evvel gerilla oğlun otobüs yaktı. Oğlun daha sonra öldürülmüş olsa da sana fatura bıraktı demişler. Yirmi sene sonra mahkeme mahkeme dolaşmaya başlamış amcamız. Oğlu otobüs yaktı diye amcadan 24 milyar istiyorlar. Cenazeyi vermeyenler için ucunda para olunca zaman sınırı tanınmıyor.
Fransa, Almanya ve İngiltere’de başlayan destek açlık grev haberlerini alıyoruz. Avusturya Viyana’daki konsolosluk önündeki sloganların sesleri meydanımızda çınlıyor. Bu bizim meselemiz, kalp atışlarının ahengi bizimkiyle aynı ritimde atıyor. Alacağımız var diyorlar ki hiç alacağımız kimsede kalmamıştır.
Hüzün duvarlarda ağ kurmuş odanın, kumru yapmış yuvayı, özenerek döktüğü gözyaşlarıyla. Yalnız kalmasın diye gülü arkadaşlarının resimleriyle donatmış. Çeyizlik hepsi, tane tane dizilmiş raflara hayat serüveni. Daha dikkatli bakıyoruz, deminki kasvetli havanın olmadığını görüyoruz. Odadaki herkes gülümsüyor. “sizin yapacak işiniz yok mu?” yapacak işimiz çok haklısınız. Aklıma o an gelen en güzel kavuşma dileklerini bırakarak, munzurdan salınarak geçiyoruz.
Gitmelisin diyorum, sana ihtiyaçları olabilir. Hastalığının 3. Evresinde olan babasının yanına… Birileri var yanında ilgilenen, şuan burayı bırakıp gidemem… İnce toroslardan değil ama dersimden gürlüyor işte. Elleri sıkılası, gözleri öpülesi, yürekleri kucaklayası insanlarımız. Hayatın akışından bir haber olanlara veya çokbilmişlere nasıl veriyorsunuz bu dersleri…
İngiltere’deki destek açlık grevindeki 20 arkadaşın aramasına şaşırmıyoruz. Karşılıklı anı yaşıyoruz tek yürek olarak. “özgürlük komitesi”  selam olsun özgürlüğü bu şekilde yorumlayabilenlere.
Ay bulutlanıyor. Karardı iyice gökyüzü. Bir anne burası süresiz açılk grevi çadırı diyor. Tekerler dönüyor kimini umuda, kimini geleceğe kavuşturma adına. Bagajlar özlem yüklü çoğunlukla uzak plakalar küçük meydanda. Cadde boşalırken boydan boya serinlik kaplıyor kollarımızı sıkı giyinmeli bu gece. Belki düşde kurmalı sarılırken sıkıca battaniyeye.
Avusturya Anadolu federasyonundan 7 kişi ile 3 günlük açlık grevini şimdi öğreniyorum kızıyorum kendime. İngiltere’deki destek açlık grevinde bulunan arkadaşlar arıyorlar. Gecemizi, açlığımızı, direnişimizi paylaşıyoruz. Değil ülke dalga dalga dünyayı sarıyoruz, zaten yeniden inşası için yola çıkmadık mı. Zılgıt sesleri geliyor, hep birlikte ve coşkulu. Onların sesini mahpustaki tüm özgür tutsaklara yolluyoruz. Onların soluk alış verişlerini ayın gölgesinde sabahlayacak olanlarla paylaşıyoruz. Kalpleri, sevgileri, hasreti ve zamanımızı paylaşıyoruz. Bin kerede doğupta ölümü yine bu aile içinde olmak istiyoruz. Suyun sesi uzaktan da olsa tertemiz akıp geçiyor önümüzden. İşte şimdi demli bir türkü söyleme zamanı…
16 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07

16 Temmuz 2011 Cumartesi


DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİ DİRENİŞİNİN 36. GÜNÜ
Güneşin ilk ışıklarıyla uyanıyoruz, nöbetçilerimizin gözleri uykulu her zamanki gibi suyu ısıtıp çayı koymuşlar. İlk yudumların tadına vararak yoldan geçenlerle günaydınlaşıyoruz.
Gazeteler geliyor Milliyet, Birgün, Gündem, Radikal, Taraf… hergün takip ettiğimiz gazeteler. Oral Çalışlar radikaldeki köşesinde yazmış. Gazeteler buraya geç geliyor bazen öğleden sonra aldığımız bile oluyor. Milliyette haber var diyor telefonda arayanlar ama bizdeki baskısında yok çünkü burası “ora”sı…
Halkın avukatları gidiyorlar sıcak, samimi kucaklaşmalarla uğurluyoruz. Halkın avukatı olmak Fuat Erdoğan olmaktır ki bu devrimcilerin avukatlığı değil devrimci avukatlıktır.
Fransa Dersim Kültür Merkezinden arayıp başarılar dileyip burada da kampanya yürüteceklerini paylaştılar. Ayrıca Fransa’da üç günlük destek açlık grevine başladıklarını öğreniyoruz. Avrupanın birçok ülkesinden aramaya devam ediyorlar.
İmza kampanyası için açılan toplumezarlaracilsin.com adresli sitemize saldırılar olduğunu öğreniyoruz. Bizim bildiğimiz 480’e yakın imzamız heklenip kayboluyor. Fakat saldırılar bizi yıldırmayacak imzaları atanların yüreklerinin bizimle olduğunu biliyoruz. Her bir imzanın yarattığı korkuyu site kurulalı dün bir bugün iki olmasına rağmen anlıyoruz.
Postacı çadırımızın kapısını çalıyor, çay ikram ediyoruz, buyur ediyoruz. Sincan 1 nolu F Tipinden, Bakırköy Kadın Hapishanesinden, Sincan Kadın Hapishanesinden 40 ateş parçası önümüze düşüyor. Aliyi almaktaki kararlılık hepsinin ilk cümlelerinde bayrak bayrak dalgalanıyor. Fiziken burada olmadıkları için üzgünler ama yürekleri ve kalpleriyle direnişimize büyük katkı sunuyorlar. Varlıkları varlığımızın güvencesi, inanç ve kararlılıkları ile önümüzü aydınlatıyorlar. Onlar ve biz biriz. Biz hepimiziz. Biz halkız.
Yaratıcılık ve el emeklerini, göz nurlarını, yetenekleriyle birleştirip Alimiz’i çizdikleri boyamış oldukları resimleri yolluyorlar. Siz! Tutsaklar siz var ya bu dünyanın yeniden inşa edilmesinde şimdiden tarihe düştünüz. Sevginiz, özleminiz kavganız ve cesaretinizle yeni insan şekillenecektir.
İkide sevindirici haberimiz var. Çok uzaklardan iki hediye alıyoruz. Birinde benim, diğerinde beyaz babamızın yüzü gülüyor, mutluyuz, anlık gülüşlerimize yansıyor. Az önce turnalar geçmişti selamlıyoruz onları…
15 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
www.toplumezarlaracilsin.com

15 Temmuz 2011 Cuma

DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 35.GÜNÜ
Özgür tutsak Ümit İlter’in gönderdiği şiir alıp okuyoruz.
Ali
Şahandır
Ve sesi
Toprağın derinliklerinden kanatlanıp
Buradayım demektedir
Buradayım…

Ali
Candır
Ve sesi
Kalbimizin içinde şaha kalkıp
Bizi çağırmaktadır
Çağırmaktadır…

Ali
Yıldız’dır
Ve Munzur şahittir
Ya Ali’ye ulaşacağız
Ya Ali’ye
Ulaşacağız…

Moral veriyor şiirin ozanı. Kendine ben de mektup yazıyorum. İçerde dışarıda hep birlikteyiz.

ABD hapishanelerinden gelen dayanışma mektubuna cevaben ben de 6600 tutsak tarafından sürmekte olan açlık grevini desteklediğime dair mektup yazıyorum.

Avusturya’dan ziyaretçilerimiz geliyor. Yaşlı bir teyzemiz pankartlarımızın rengi ve yazılardan etkilenerek yanımıza geliyor. Anlatıyoruz 35 günü. Teyzem yorgun mevsimler gibi içli. Oğlum dağlardaydı diyor. Bir gün oğlun çatışmada öldü dediler yüzünü göstermeden bana gömdük. Her gün ziyaretin gider ağlardım taşına dokunarak. Üç yıl sonra çiçekli karakolunun olduğu bölgede üç kişi vuruluyor. Köyün muhtarı oğlumu tanıyor. Haberim olunca gittim. Evet bu benim gerçek oğlumdu. Artık 2 oğlum olmuştu. Şimdi ziyaretine gittiğim 2 oğlum var. Ziyaretçiniz neden az diyor. İsyanda yüreği. Sarılıp öpüyor beni. Düzgün Baba’nın gücü yanında olsun diyor. Avukat arkadaşlarımız  Oya ve Evrim geliyorlar. Sohbetler uzun ve güzel. Evrim Didem’in yaptığı savunmayı anlatıyor. İlgiyle dinliyoruz, saygı duyuyoruz tutsak yüreklere. Anadolu Radyo’ya bağlanıyoruz. Bir arkadaşım internette açlık grevini bitirdiğin yazıyor diyor. Anlıyorum ki imza sitemize saldıranlar boş durmuyorlar. Daha dikkatli, daha iyi hareket etmemiz gerekiyor.

Dün avukatım Taylan Tanay, Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’le birlikte Adalet Bakanı’yla görüşüyorlar. Görüşmenin olumlu geçtiği söyleniyor…

Haydi dinlenmeye…

14 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07

14 Temmuz 2011 Perşembe

DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 34.GÜNÜ
Yağmur bulutları dağılmış uyandığımda saat sabah 07.00. gece yağan yağmur havayı biraz serinletmiş. Bu gün dünden daha iyi geçecek gibi. Yüzüm palavra caddesine dönük ilk çayımı yudumluyorum. Burada tanıştığım yurtsever bayan arkadaş selam veriyor. Buyur çay ikram edelim diyorum. Aramızda bir duvar var. Arkadaş direnişin süresi hakkında konuşmaya başlıyor. Benimle ilgili kaygılarını dile getiriyor. Bir noktadan sonra sağlığımın ciddi boyutta bozulacağını söyleyip farklı yöntemler vardır belki de diye diyor… Bende şuan burada olmayabilirdim. Oturduğum Akdeniz de güneş ve denizin tadına varabilirdim. Söğüt ağacının yerinde şemsiyenin altında kaygısız uzanıp yeni aşklar da arayabilirdim. Bütün bunların hepsi olabilirdi evet. Bir dilekçe verip savcılığa sessiz kalabalığa karışabilirdim. Kaygısız umarsız hatta hatta göbels bile olabilirdim! Sizde cezaevinde kalmışsınız ağır yaşam koşullarını bilirsiniz. Oradaki tutsakları nasıl sahipleniyorsak en güzel değerlerimiz diye, cenazelerimizi de öyle sahip çıkmalıyız ki bu bizlerin görevidir. Bende kardeşimi sahipleniyorum, devrimci olduğu içinde saygı duyuyorum. Arkadaş duvarın diğer tarafında gülümsüyor bende buradan!
Arkadaşlar bazalı yatak getiriyorlar birde mini bir dolap. Buranın tapusunu alırsın diyor genç arkadaşlarımızdan biri. Gerekirse onu da alırız. Nereye evrilirse hayat açılacak kapıya yok demeyeceğiz. Açlığa kapıya açtık bir kere. Şimdi kardeşlik, yoldaşlık sevgisini kutsamak zamanı. Şimdi direnişe ivme kazandırma sessizliğe ses olabilme zamanı. Yaşayan bilir diyeceğimde, neyi, nasıl, niçin yaşadığın sorusuna verilecek cevapta önemli. Hissedilebilir de ama hissettiğini hayata geçirmede çok virgüllü hale düşüyorsa insan ne önemi kalır.
Otuz dördüncü gün çadırdaki bedeni silaha dönüştürme eyleminin. 34 İstanbul plakası, ömrümün büyük bölümünü paylaştığım, caddelerine eylem koyduğum, ellerini sıkıca tuttuğum şehrim benim. Küs ayrıldık senle, sokakların dar geldiğinde bana. Yine de özlem ikimizin arasında hep köprü oldu. Ben sessiz, sen dilsiz, gelebilirsem sana bir gün yine sunacaksın kendini biliyorum. Galata’dan boğazı seyrederken, Beşiktaş’ta sığırcıkların dansını da izleyebiliriz akşam üstü, İstiklal’de çay içebiliriz. Tanya da koyu sohbet ederiz, anlatırsın sen Okmeydanı’nı, Gazi’yi, Armutlu’yu ben Dersim’i. Sen yeni göçmenlerin mülteci bakışlarını, ben sürgüne çıkmış acıları anlatırız…
“Kardeşimizin cenazesini alma mücadelemiz bizimde mücadelemizdir saylı ailesi”  ve “mücadelenizi destekler hep beraber başaracağımıza olan inancımızla. K. Akaygun” imzalı 2 adet çicek getiriyor aileler.
B1’i almayı unuttum içip yatma zamanı. Dünyanın en güzel insanları iyi geceler… Bir arkadaş tarihe not düştük bu gün demişti…
13 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07

13 Temmuz 2011 Çarşamba

DERSİM’DEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 33. GÜNÜ

Sabah çayını içmeye başlamışlar arkadaşlar ben uyanırken. Uzun ve yorucu günlerden sonra Ovacık gözelerine kaçamak yapacaklar. Grup Yorum elemanlarıyla birlikte. Hava kapalı yalan yağmurlara açık bekliyor. Bensiz giderseniz böyle olur diyorum, şakalaşıyoruz.
Ankara Temel Haklar’dan Burcu serap ve Hakan’ın mektupları geliyor. Yer altı Çadırı açlık grevi çadırı adresli. Yalnız değiliz diyorlar sıcacık selamlarını inançlarını gönderiyorlar. İstanbul’dan 4-C mağduru Tekel işçisi ve Ataşehir Pir Sultan Abdal Cemevi Başkanı arıyor. Mücadelemi desteklediğini söylüyor, buluşmak üzere diyor.
Ve Usari tık tık diyor çadırın kapısına. Yüzüne ektiği kardeşlik sevgisiyle kucaklıyor. Bulut kardeşliği bizimkisi 8000 fite tanışmıştık. Sonrası çadıra bu üçüncü gelişi ziyaretime. Zerya ve Ayaz dursa 3 gün de ben kalmak istiyorum çadırda diyor. Gözleri kaçamak dolaşıyor yüzümde. Dayanamıyor sonunda yanakların çökmüş mü ne dikkat et olur mu diyor. Sıcacık yüreği tedirgin, rahatlatmak için ben zaten zayıflamak istiyordum diyorum. İnanmış gibi yapıyor annemi soruyor ve kızımı. Seneye tatile geldiğimde sende kalıcam iyi ol diyor. Yarınlara randevu vererek.
Arkadaşlar internette imza kampanyası için çalışmaları bitirip yayınlıyorlar. ‘cenazelerimizi İstiyoruz’ alt başlığı ile ‘Toplu Mezarlar Açılsın’ sitesinden. Radikal’de Yıldırım Türker’in dün yazdığı ‘Hüsnü Yıldız neden aç’ yazısını okuyup etkilenen dostlarımız arayıp ne  yapabiliriz diye soruyorlar. Kamuoyu oluşması noktasında yardımcı olabileceklerini söylüyoruz. Tavır Dergisi’nde çıkan yazımı arkadaşlar samimi bulup beğeniyorlar. Pikniğe giden Grup Yorum ve arkadaşlarımız dönüyorlar. Tatlı bir yorgunluk bedenlerini sarmış. Yağmur tekrar yüzünü gösteriyor. Saz gitar çalan eller çadırın korunaklı hale gelmesi için uğraşıyorlar bu kez. Ayrılık saati bir kez daha çalıyor. Sarılıp kucaklaşıyoruz, festivalde görüşmek üzere diyoruz. Su dökmeyeceğiz Grup Yorum’un peşinden, yağmur yağıyor. Fakat ‘Türküler Susmaz Halaylar Sürer’ sloganlarımız ve alkışlarla uğurluyoruz. Yolunuz her daim açık ve aydınlık olsun. Dünyayı türküleriniz sarssın güle güle güneşin çocukları güle güle…
‘Hasta olacak kişinin ayağına doktor gidermiş’ ziyaretimize psikolog bir arkadaş uğruyor, oldukça duyarlı. Daha önce gelemedim kendimi suçlu hissediyorum diyor. Şakalaşıyoruz… durum telafisi için sağlık kontrolümü üstlenin diyorum. Tamam, kesin uzman doktor ve sağlıkçılarla geleceğim diyor. Adını bile soramadık henüz o ise bir çırpıda tansiyon aleti satın alıp gelmiş. Bizde var diyoruz, olsun diyor gülümsüyor yüzü, nur yağıyor çadıra. Akşam çayı içiliyor, ikişer üçerli gruplar halinde doyumsuz sohbetler oluyor. Şimdi entelektüel bir felsefe ötesinde çadır konuşuyor, gökyüzü, serin hava, yorguna dönen akşam konuşuyor…
‘Selamünaleyküm’ ‘Aleykümselam’ saat 00.10, uyuyor muydunuz rahatsız etmedim değil mi… esterfullah uyumuyordum.  Hülya’yı aramaya çalışırken henüz uykuda karşıdaki ses, kırılsın istemiyorum. Avusturya’nın Inse şehrinden arayan bir abimizin başarı dileklerini kabul ediyoruz saygıyla.
Yağmur beton zemine düştüğünde yayılıyor, azıcık ta şiddeti arttırmış. Rıza nöbetçi bugün, kaçtı uyku değil mi diyor. Alçak gönüllü Dersim selvi boylu kardeşimiz. He! Rıza kaçtı diyorum. Ama olsun senin çayın var mı onu söyle…
12 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07


DERSİM’DEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 32. GÜNÜ
 ABD’den gelen dayanışma mesajının bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum. JERİC HO Hareketinden “Bizler Ali Yıldız’ın ailesine, oğullarının cenazesini alma mücadelesinde olan dayanışmamızı iletiyoruz. Bir aile oğullarının cenazesini gömme hakkını kazanmak için açlık grevine zorlama vicdansızlıktır.”
 Bu mesajla birlikte bir gerçeği de bize sesleniyorlar. Tutsaklık, tecrit ve direniş ve açlık grevleri emperyalist dünya halklarının katili ABD’de de sürüyor. Ağır yaşam koşulları ve hak gasplarına karşı 100 kişi ile başlayan açlık grevleri şu anda 13 cezaevinde 6600 tutsak tarafından sürdürülmektedir. Bu sayı her geçen gün artmaktadır. Bu direnişi başlatan kolektif bir gücün sonucudur. Ayrıca hakların kazanılması için bir imza kampanyası var. Özgürlük getiriyorum diye dünya halklarına kan kusturan acımasız ABD kendi ülkemizdeki tutsaklara da acımasızca saldırmıştır. Bedenlerini silah olarak kullanmak dışında yapacak bir şey kalmadığında o silahı seçiyorlar. Dayanışma gücümüzü burada da göstermeliyiz.
Bize ABD’den gelen mesajın çevirisini yapıp yollayan sevgili Sandra kendisi de bir mesaj eklemiş…”Merhaba Hüsnü abi, Merhaba Sakine ana, öncelikle haklı ve meşru talebinizle başlattığınız eylemi yürekten desteklediğimizi bildirmek istiyoruz. Gündüz gece büyük sabırla insanlık görevinizi sürdürüp, kesin adımlarla hedefinize biraz daha yaklaşıyorsunuz gün gün. Kardeş ve oğlunuz Ali’nin bedenini zulmün elinden biraz daha çekip alıyorsunuz. Bu adalet ve insanlık savaşında tüm Anadolu halkı sizi izliyor. Bu isyanın sesini duyan insanlar her gün çoğalıp etrafınızda toplanmaya başlıyor. Ve bu insanlık sesi başka kıtalara da ulaşarak, insanlığını yitirmeyen her kesi sarsmaya başlıyor yavaş yavaş. Uzun ve zorlu ama onurlu yolunuz ama sonunda direniş kazanacak. Biz kazanacağız! Selamlar sevgiler” Viyanadan Sandra (Türkiye enfermasyon merkezi) Söyleyecek çok şey kalmıyor. İnsan böyle olunur. İmza kampanyasını internette görmek için kaç kez konuştuk bugün. Nasıl bir sorumluluk anlayışıdır sevgili Sandra’nınki. Sen insansın Sandra…
Dostlarımız arıyorlar dünyanın her tarafından. Ziyaretcilerimiz geliyorlar gelemeyen dostlarımızın selamını çadırımıza bırakarak. Devam eden hayatın döngüsünde gidenlerde oluyor hasretlerini yüreklerimizde bırakarak.
Dünkü muhteşem konserden sonra çadırımızın yanındaki söğüt ağacımızın altında yorumcular çalıp söylüyorlar. Destek açlık grevinin gömleklerini giyiyorlar. Hiç yorulmayan bu ozanlar birde çadırımızın düzeni ve temizliği ile ilgileniyorlar. Limonata hazırlıyorlar. Sıcacık tadlarını serpiştiriyorlar. “Yürek Çağrısı”nı benim için çalıyorlar, ben kardeşime gönderiyorum…
Her pazartesi yaptığımız basın açıklamasını yeniliyoruz. Açıklama sonunda Grup Yorum ile “Haklıyız Kazanacağız ve Bize Ölüm Yok” marşlarını birlikte söylüyoruz. Akşamüstü gelen misafirlerimizin ortak sohbeti konser oluyor. İnsanlar çok beğendiklerini söylüyorlar. Festivalde gibiydik diyorlar. Hepimiz çok mutlu ve gururluyuz…
11 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
www.cenazemiziistiyoruz.blogspot.com


DERSİM’DEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 31. GÜNÜ
Sıra sıra Dersim dağları, hemen altında Munzur. Binlerce yürek toplanmışız stada senin baş eğmez ruhunu istiyoruz. Öğle bir görkemin var ki sen dağlara Munzur sana aşık, sevdalı… dimdik duruyorsun derenin ortasında kadim bir yelkenli gibi.
Babalarımız, abilerimiz ütülü elbiseyle. Annelerimiz alınları öpülesi kırmızı bantlarıyla buradalar. Delikanlılarımız mis gibi tıraşlı ve düzgün, kızlarımız dağların gelinleri gibi sıcak, samimi. Günlerdir süren koşuşturmacanın azmin emeğin karşılığının alınması hepimizi mutlu ediyor. Gözlerimiz bir birbirine her dokunuşta bu eser bizim diyorlar gururla. Öyle kolay sanılmasın yüzlerce kişinin yapabileceği bir organizasyonu iki elin parmakları kadar insan geceyi gündüze katarak dağlarına, derelerine, posta kutularının içine kadar konser çalışmalarını taşıdılar. Her ilçeye, her köye ve mezraya haber eğlediler devrim yürüyüşündeki grup yorumu. Benden daha aç kaldılar bazen daha çok yoruldular ama hiç şikâyet etmediler.
 Yorum halktı ve şimdi burada aynı notaya eşlik eden binlerce kişilik bir orkestraydı. Aynı anda soluk alıp veriyordu sıra sıra durmuş Dersim dağları. Munzur kemana eşlik eder gibi ahenkle akıyor. Coşku sloganlara karışıp dağlara sesleniyoruz Ali Yıldız ölümsüzdür. Pankartlar açılıyor halk savaşçısı Ali Yıldız’ı oligarşinin toplu mezarında bırakmayacağız, dersime sefer olur zafer asla… Annem ve benim Dersim’de bulunma sebebini anlatıp sahneye çağırıyorlar bizi.  Sloganlarını alkışlıyoruz. Gözlerimizin nemi yerine haklı bir gurura bırakıyor.
Dağlara olan özlem türküler arasında mikrofonu ben alıyorum annem yanımda. Heyecanlanıyorum. Biraz sözcükler karışıyor bazen birbirine ama samimiyet ve anlatmak istenen şeyi anlıyor Dersim. Dersim’in bizi kucaklamasını sahiplenmesine teşekkür ediyoruz. Alacağız seni o çukurdan, aldığımız gibi Güler Zere’yi parmaklıklar ardından. Ne gerekirse hangi bedelin ödenmesi gerekiyorsa ödeyerek bunu. Bize bunu Cananlar Zehra Kulaksızlar öğretti bu aşkın mayasında alişer ile zarifenin ölüme savaşan sevdası var. Ahmet abi daha sonra anlatıyor Karadeniz insanının sıcaklığını, kardeşliğini rüzgârını estiriyor hep birlikte haykırıyoruz. Devrim şehitleri ölümsüzdür diye. Ahmet abi iniyor elini öpücem yok diyor ısrar ediyorum peki kimse görmesin o zaman. Böyledir bizim insanımız böyle güzel, alçakgönüllü iki fidanını yitirip de insan kalabilmek kolay olmasa gerek. Diyorlar ki kardeşinden pay çıkar mı-çıkmaz mı Ahmet abi çıkmaz mı saçının tek teline açlığa yatmak. Göze alabilmek sessizce içine akıtabilmek gözyaşlarını…
Annem bugün bu kalabalığı gördüğünde artık tamamen başka bir insana dönüşmüş durumda. Yorumlarken Ali’yi kimseyi suçlamıyor. O hırsızlık yapmadı o bu dağların gülü olmayı seçti diyor gururlanıyor oğlu ile onurlandırıyor 14 yıldır bu topraklarda Ali’ye ev sahipliği yapan Dersim. Bir Tayad’lı artık. Hiç yapmadığı gibi yapmayacağı şeyleri de biliyor. Uzlaşmadan zalimle onuruyla mücadele ederek Alisini istiyor. Biliyor minnet edip mapusdan koçanları biliyor sofradan ihanet çıktığını, biliyor üç kuruşa bir ömrü satanları biliyor. Halkların yarattığı pahalı büyünün yaygarasını biliyor da kendisi baş eğmiyor…
Dersim bizle biz Dersim’le gurur duyduk bu akşam dağlarına türküler yolladık. Yolladık uzaklarda kulağı bizde alan dostlara…
10 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
www.cenazemiziistiyoruz.blogspot.com