DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 41.GÜNÜ
Dersim dört dağ içinde
Dağlar var oğul saklı içinde
Dersimde çarşı içinde
Bir çadır kurulu açlık kokar
Seni düşündükçe
Göğümde yıldızlar kanar
Dersimin gözleri ne renktir Ali?
Kaç renktir çiçekleri
Açlığa düşen bedenleri
Sana hasret türkü yakar
Dersimin gözlerinden yıldızlar akar
Dersimin ortası çarşı
Bir çadır kurulu dağlara karşı
Bir ana oturur için acı
Bir yanı bir oğuldur açlık kokar
Bir yanı çiçektir hasret açar
Kardeş kokar açlığın nefesi
Gözlerinden direnç akar
20 Temmuz 2011-Gamze Keşkek
Postacı kapımızı çalıyor, sabah 08.30 misafirleriniz var diyor. Tek tek kucaklaşıyoruz Kocaeli 1 Nolu F Tipi Hapishanesinden Tayfun, Volkan, Bayram, Ali Ekber ve sizin Bilo’nun hasret özlem, direngen ve dostluk selamlarıyla. Kortejin ortasına dikkatle bakıyoruz Taner, Hüsamettin’de buradaymış onları da kucaklıyoruz. Bizim çocuklar Dersim havası çekiyor ki Mecit bağırıyor arkadan benim çayımı sakın unutmayın diyor. Hiç unutur muyuz sizleri her bir daim çaylarımızın en keyifli anındasınız. Oturduk karşılıklı bağdaş kurduk halk sofrasında. Anlatıyor arkadaşlar sizleri tanıyanlar. Buradaki izlerinizi takip ediyoruz. Her anlatımda görüyoruz ki sizleri biz çok ama çok seviyormuşuz. Nasıl mı uğruna ölünebilecek kadar bir kardeşlik sevgi var aramızda. Yıkılmaz bir yoldaşlık, bağlılık vazgeçilmezlik var.
Tunceli Emek gazetesinden gelen bir maili paylaşmak istiyorum. “ Bugün görevlendirilen bir arkadaşımız aracılığıyla, gazetemizden durumunuza dikkat çeken birer mail; TBMM Başkanlığına, Bingöllü Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’a, İçişleri Bakanlığına, Akşam gazetesinden daha önce tanıştığımız Ankara haber müdürü Ersin Bala ve bağımsız iletişim ağı BİA ile Diyarbakır’daki gazeteci tanıdıklarımıza mail gönderilmiş, durumunuza dikkat çekilmiştir. Maillerin ekinde yazarımız Helin Karakoyun’un yazısı ile sizin gönderdiğiniz, akşam saatlerinde sitemizde ve yarınki gazetemizde de yayımlanacak olan mektubunuzda eklenmiştir. En insani ve masumane bu talebinize karşı duyarlı olunmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyoruz.” Hani deriz ya herkesin yapabileceği mutlaka bir şeyler vardır diye. işte ona emekten yana güzel bir örnek…
Dün unutmuştum yazmayı, Eğitim Sen yönetimlerinde yer alan kamu emekçileri cephesinden Mehmet Püremiş ve Evrim Doğan arıyorlar, yanımızda olduklarını belirtiyorlar.
Gazeteci, yazar, sanatcı ve aydınları aramaya devam ediyoruz. Bir kartopu gibi büyüteceğiz Dersim direnişimizi.
Çelikten bir kalbimiz var bugün. Gideceğimiz yol bellidir. O yüzden yaktık gemileri rüzgâra kanat gidiyoruz. El sallıyor bize sarp dağlar, tebessümle gözler ufukta aynı heyecanla bekliyoruz.
20 Temmuz 2011
ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
DERSİM’DEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 40.GÜNÜ
Yağmura uzandık bu gece. Uyku mavi çadırımızdan içeri giren damlacıklar gibi ürkek. Rüyasından ıslak kalkıyoruz direnişin. Yeniden dizayn ediyoruz çadırı 4 kişiyiz bu gece. Direnişimizin 40. Gününün ilk saatleri gelecek günlerin habercisi sanki. Daha fazla emek, özveri ve sabır gerektirecek. Terleyeceğiz, üşüyeceğiz ama her an sırılsıklam sarılacağız yaratacağımız düşe.
Yeniden uyumayı deniyoruz ki palavra meydanının sakinleri daha kalabalık geliyorlar. Yirmiye yakın genç bitmeyen bir tartışmanın içindeler. Duvara dikiliyoruz yine kavga başlamışken 4 tane polis minibüsü var kavgayı izleyen. Sadece izliyorlar aynı kareye bizi de sığdırarak. Bizden uzaklaşarak devam eden kavgayı bırakarak duvarın ötesine uzanıyoruz bir kez daha. Gecenin kimyası bozulmuş bir kez. Nöbetçi Sadık bağırıyor “gidin buradan, gidin lan buradan.” Kalkmalı bir kez daha gecede ne oluyor diye bakmalı. Hayırdır Sadık demeden, Sadık’ın elindeki sopayı görüyorum. Palavra meydanı olumsuzlukları sergiliyor bu gece. Tezgâhta bu kez içip de arabanın müziğinin sesini son ses açarak destek olan arkadaşlar var kendilerince. Yine emniyetten izliyorlar. Sadık’a sen dur deyip duvarın ötesine geçiyorum. Sabaha görüşeceğiz sizinle, araç uzaklaşıyor fakat duydular beni. Görüşeceğiz. Bir tur daha atıp çadıra yanaşıyorlar. Sarhoş kafalar kalbimiz sizinle xızır adına bin kere özür diliyoruz. Mücadeleniz bizimde mücadelemiz. Peki, sabah gelin diyoruz.
Yağmur gizlice süzmeye devam ediyor. Yeni misafirimizin sesiyle Dersim İnşa Vakfı Başkanı ilk çadır ziyaretçimiz. Saat 08.00 gibi buyur ediyoruz. İlk çaylarımızın salınan buğusu gözlerimize yaslanıyor. Çadırın içindeyiz yer dar bu kez idare edeceğiz. Dersim’le oldukça alakalı kulağa hoş gelen şeyler söylüyor. Sonra benimle röportaj yapıp bunu samimiyetle birçok internet sitesinde paylaşıyor.
Tiram dergisinden güleç yüzlü kardeşim geliyor. Röportaj istiyor tabi diyoruz sorular klasik değil memnun oluyoruz. Görüntünün altındaki duyguyu öğrenmeye çalışıyor. Şimdi buradaki 40 günün arka penceresini de anlatıyorum gönül diyarımızda dolaşıyor sıcacık.
Yağmur şiddetli bazen her arkadaş bir fırçaya uzanıyor ben dinlenmeye çalışıyorum. Kendisine kardeşleri tarafından yanlış yapıldığını söyleyen bir teyze ev ve tarla hikâyesini anlatıyor. Bizim hukukumuza güveniyor gibi anlatıyor. Bizim hukukumuz acılarla staj yapmış teyzeciğim…
CHP Dersim milletvekili Hüseyin Aygün sabahki ziyaretinden sonra ikinci kez geliyor. Malatya savcılığına yarın uğrayacağını bildirmek için uğradım diyor.
İsmini sormayı unuttum beklide önemi de çok yok. Geçen gün yalnız gelip kederi ve direnişi selamlayan Avrupa’dan gelen kardeşimiz bu kez ailesini alıp geliyor. Baba “25 yıldır ilk kez geldim Dersim’e içimde dağ gibi hasret ateşleri yansa da gelemedim. Vatanını bir gün görememek ne acı şeydir. 25 yıl aynı sevdaya yanmak”…çekiyor memleketin güzel havasını “bende Nazmiyeliyim” diyerek.
Arayan, mail atan kavgamızı kavga belleyen merhabalar durmuyor. Basına bir mektup yazıyorum. Aydın, sanatçı, yazar, gazeteci diyerek. Demokrasi havarisi diye emperyalizm tarafından orta doğu halklarına örnek verilen AKP’yi anlatıyorum azıcık. Azıcık! Çünkü çivisi çıkmış memleketin tanımlanması tarif sayfalarına sığmıyor.
40 gündür direniş sergiliyorum. Açlığıma göz gezdirmeyenler bilsin ki lokma yutamayacak kadar sürse de bu eylem sürecek süresiz. Cenazemizi istiyorum ben. Savaşa sebep bu istemse asla vazgeçmeyeceğim. Neydi o güzel deyim,” biz bir harmandalında, bir de dost sofrasında diz kırarız.” Sizinle savaşım hep sürecek, sürecek…
19 Temmuz 2011
ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07
DERSİMDEKİ SÜRESİZ AÇLIK GREVİNİN 39.GÜNÜ
Hele şu analarımız yok mu? Çadırımıza gelen misafirlerimize hoş geldiniz demeleri. Evinden içeri girenleri karşılar gibi karşılıyorlar buyurun, nasılsınız, neler yapıyorsunuz peş peşe sorular meraklı bakışlar. Profesyonel çadırcı oldular. Her söz politik bir argüman taşıyor. Ya da konuşulan meselelere kendileri yüklüyorlar.
Fransa, Almanya, Hollanda’dan çadır ziyaretçilerimiz var. İlgiyle dinliyorlar Avrupa’daki derneklerin adreslerini istiyorlar.
Diksiyonu düzgün orta yaşlı bir arkadaş geliyor buyurun oturun lütfen… Bir şey içer misiniz diyoruz. Ben zalimin, kötü olanın saçını sarı düşünürdüm diyor. Ezileni de esmer kafalı. Kara kafalı mı diye gülümseyerek katkı yapıyorum. Evet diyor yüzünde acı bakışlar var. Buraya geldiğiniz günden beri sizi izliyorum. Çok ciddiye almamıştım sizi saçınız sakalınız sanki bu işi yapamazsınız gibi geliyordu. Geçen hafta yüzünüzde bir bakış yakaladım o sıra yoldan geçiyordum. Geceleri uyuyamıyorum yüzünüz aklımdan çıkmıyor. Memurum sanırım yanınıza gelmekten korkuyordum. Dün gece eşimi uyandırdım konuştum. Çadıra gitmediğime göre ben sarı kafalıyım o zaman dedim. Yarın ne olursa olsun gidecem dedim çadıra ve şimdi buradayım. Gülümsüyorum. Faşizmin her türlü dayatma ve zulmüne karşı halkların her türlü direnişi meşrudur. Bizde bu hakkımızı kullanıyoruz. Çadır serüvenimizi dışarıdan izlediği için kendisine çadırımızın ruhunu anlatıyoruz. Arkadaş vicdanen rahatlamış bir şekilde gururla ayrılıyor, onun cesaretini kucaklıyoruz, kendi korkularını yenebildiği için. Dürüsttür, naiftir, vicdan sahibi sağduyuludur halkımız. Yüzümüzde ki doğru ifadeyi gözünden kaçırmayacak kadar güzel ve derinden bakar.
Her pazartesi eylemlerine bir yenisini daha ekliyoruz. Sabırla, emekle anlatacağız gerçekleri halka, ki onlar bu gerçekleri, inanılmaz bir coşkuyla kucaklayacaklar.
Daha önce Avusturya’ dayken telefonda bizle görüşen birbirinden güzel ve sıcak eltiler merhaba diyorlar çadırımıza gelerek. Samimiyetlerine bana gelen tutsak mektuplarını ve el emeklerini gösterip paylaşıyorum. Karşılığı yok bu tatlı bakışların ve sohbetin, kullandığım şekerimi ikram ediyorum. Kıyamıyorlar bakın bu direnişçinin şekeri deyince alıyorlar. Sizden bir isteğim olacak diyorum. Baktığınız mektuplardaki tutsaklarımıza mektup yazacaksınız. Samimiyetle kabul edip isim ve adres alıyorlar. Onlar ailemizin güzide insanları, buradaki Hasan amcamız, Kumru, Fidan, Sakine anamız gibi. Tecridini, mahpusunu düşünerek direniş içinde direnişçi olmak…
Seviyoruz seni hayat, bu coğrafyada seni yaşama şansı verdiğin için.
18 Temmuz 2011
ALİ YILDIZ’ın abisi HÜSNÜ YILDIZ
Tel: 0533 300 96 07