DERSİMDEKİ ÖLÜM ORUCUNUN 50. GÜNÜ
Bir imza atabilirmiyiz ? Tabi neden olmasın yalnız imzalar az ötede toplanıyor. Canım ablam isterler ki böyle ağlayalım bundan keyif alırlar. Onları mutlu etmek istemeyiz değil mi? Demek sen benim akşam nöbetimi tutacan öylemi ! peki arkadaşım Davut’dan izin aldın mı? Şemsi abla bana kızmasın annen Boran’cım. Şemsi abla anlattı Davut abinin Avrupa’daki kızını beni hatırlamamasına bozulmadım değil hani. Çadırımızın dışarıdan görüntüsü ilgisini çekiyor insanların. İçerisi ise tam bir merak konusu. Caddemizin yoğunluğu büyük şehirlerden farksızlaşıyor bazen. Giyim kuşam daha yeni, insanların cildi pürüzsüz ve açık tenli. Buranın yerli halkı ise firarda sanki. Yabancı araç plakaları oldukça fazla göze batıyor. Av. Taylan Tanay Dersim’li duruşu ve kararlılığı ile geliyor. Konuşuyoruz toplumun vicdanının da dayanabileceği bir sınır vardır. İşte bu çadır o noktayı harekete geçirene kadar direnmelidir. Ve hiçbir emeğimiz suya yazılmıyor. Evet çok haklısın Taylan avukatım. Vicdan cüzdandan da öteye uzaklaştırılmış. Diyarbakır Lice’den Abdullah abimiz arayıp direnişimizi selamlıyor. Gözlerimizden sıkıca öpüyor. 70 yaşın ve güzel yüreğinin hürmetine ellimizden öpüyoruz. Batman’lı, Amed’li, Urfa, Şırnak, Mardin Kızıltepe, Siirt’den konuklarımız çayımızı paylaşıyorlar ve dostluklarını. Oldukça sıcak bir gündü ve ben çok yoruldum sanırım. Bugün vekaleti vermek gerek yaşamı savunan birine. Belki son noktayı da o koyacak önsözümüze. Orhan abimiz yine arıyor gelemedik diyor. Karadeniz den arayan dostlarımız gibi.
Ölüm orucu… bir çok insan neden diye soruyor. Kimi hüzünlü bakışlar kimi söz ile ifade ediyor. Ama dünyanın en meşru en haklı eylemi benimkisi. Düşünün tam 14 yıl önce bir çukura atılmış kardeşimi istiyorum. Çok mu ? ondan bize kalanları istiyoruz. Oysa kulaklar sağır kalpler kör mü kör. Tüm başvurulara red kararı veriliyorsa tüm görüşmelere rağmen aylardır verilmiyorsa cenazemiz başka bir yol var mıdır denemediğimiz bize söyleyin bana söyleyin diyorum.
Yoksa kızım. Biliyorum o dünyanın en güzel çocuğu, onu seviyorum. Aslan oğlum, onları sevdiğim için ölüme yatıyorum. Yoksa ölme merakım yok. Sadece istediğim bir cenaze bir mezar. Soruyorum isteğim çok mu?
DESTEK MESAJLARI
Küçükken yazın Dersim'de köyümüze bazı akşamlar gerillalar gelirdi, biz küçüktük sadece adını bilirdik gerilla diye. Ama bizi avcılar avdan gelmişler kimseye söylemeyin diye ikaz ederlerdi. Biri amcamın çocukluk arkadaşıymış, diğeri de uzun ince çok yakışıklı, bir tanesi de kısaydı çok içten gülerdi, inadına gülerdi. 3 kişiydiler. Nenemden sonra gözlerimden ilk öpendi o amcamın arkadaşı, yer açardı yanına oturmam için. Bazen dışarıda nöbet tutardım biri gelirse diye.. Ama herkes zannederdi ki ben onları avcı olarak biliyorum, evet zulmün, faşizmin, devrim avcılarıydı onlar. Dik başlı onurluydular. Ama biliyordum onlar gerillaydı, bizim gerillamızdı.. Ve bir gün gideceklerini hiç bilmiyordum, gözüm hep arka bostandaydı.. Ve sessiz bir gün bir ikindi vakti kaybettik köy meydanında bizimkileri.. O günden sonra her köye gidişimde gözlerimden öperdi o amcamın arkadaşı.. Dik başlı onurlu olayım diye..
Hüsnü abi diyor sıcaklığımı hissetmeni istiyorum ve bu hakli davan davamızsa kazanacağız biliyorum.. Şimdi Dersim'de bademler çoktan çiçek açmıştır, kabukları kadar sert, zor kırılası bademler ne güzelde olgunlaşmıştır.. Direncin en az badem kabuğu kadar sert olmasını ve kırılmamasını diliyorum.. Çünkü o çekirdekler bizimdir asla kimselere vermeyeceğiz..
Bu gece sizin için bir yıldız tuttum, seyre dalmış ve saygıyla selamlıyorum..
Onur 29.07.2011 / Polonya
merhaba can
acınızı paylaşıyorum
ben Malatya Akçadağ Kürecik’li bir genç olarak ve hatta Kürt Alevi genci olarak çok üzüldüm gerçekten çok üzüldüm
isterseniz Almanya’daki Alevi derneklerine başvurayım imza kampanyası başlatalım eğer bir yardımımız dokunacaksa seve seve canla başla varız yanlız değilsiniz bunu bilin
isterseniz telefon ile de görüşe biliriz
Murat Karadağ 28 Temmuz 2011
Merhaba Can Dost Ben Hataydan Size Yazıyorum ... Verdiğimiz Mücadele Tüm Devrimci Yoldaşlarımızın Mücadelesidir ve Bunu Bilerek Hatayda Destek Olarak 2 Günlük Açlık Grevine Girmekten Gurur Duyuyorum..ve Şehidimizin Cenazesini Alacağımızdanda Hiç Bir Kuşku Görmüyorum..Zafer Bizim Direnen Halkın Olacak...Halkız Haklıyız Kazanacağız..Yaşasın Onurlu Mücadelemiz..
radyo.umudunsesi@gmail.com 28 Temmuz 2011
29 Temmuz 2011
DERSİM’DEKİ ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİNİN 49.GÜNÜ
07.00 saat sesler sıcak tanıdık. Göz kapaklarını ovuşturarak bakıyorum kimler varmış. Hoş geldiniz. Tayad hoş geldiniz. Sırtlamışsınız kavga ve umudun yükünü. Bilgen, bilgen hoş geldin tatlım, kızımın idil kültür merkezi çocuk korosundan arkadaşı çok sevdiği samimi olduğu üstelik.
Mektuplar geliyor yine uzaklardan ilişiyorlar kalplerimizin en güzel yerine “demiş ki bir arap şairi”, “kimki dağlara çıkmayı göze alamıyorsa hayatı boyunca kuytuluklarda yaşamaya mahkûmdur” kazanacağımıza olan inaçlarını dile getiriyorlar. Çünkü diyorlar “onurlu bir ölüm, zalimlerin esareti altında ölmekten iyidir”
“Merhaba Hüsnü abi,
Sana merhaba demeyeli yıllar oldu değil mi… demesek bile her karşılaştığımızda hep berabermişiz hissine kapılırdık hatırlarsan. Oysa ki aradan yıllar geçmiş olurdu şu an olduğu gibi.
İlk merhabamızda nesli suyu bekliyordunuz. O nasıl bekleyişti öyle heyecan, özlem, özveri, sabırsızlık hepsi bir aradaydı. Ve sonunda ismi de netleşmişti. İsmi nesli su olacaktı… Size ailemize yakışan bir isim, tertemiz, su gibi berrak…
Bu karşılaşmamız çok farklı oldu; haberini ilk okuduğumda dakikalarca baktım, düşündüm paylaştığımız her şey (çok şey sayılmasa da unutulmaz) gözümün önünden geçti. Ama inan bana hiç şaşırmadın. Gözlerine baktığımda acı, öfke ve büyük bir huzur gördüm. Her zamankinden daha yakındın.
Belki bir gün gerçekten karşılaşırız kim bilir… Karşılaşmasak da biz hep beraberiz biliyorsun ve yine yiyecek sadece dört zeytinimiz varken, dördünü paylaşmanın buruk ama tatlı mutluluğunu bu seferde açlığını paylaşarak yaşıyoruz. Zor günlerimizde olduğu gibi. Sen de çok iyi bilirsin ki; aradan yıllar geçse de hiç beklenmedik dertler, tasalar, acılar gelse de başımıza biz bize ait olan güzellikleri taşıdığımız sürece yine birbirimizi bulur ve paylaşırız acıları, mutluluğu ve özlemi ve açlığı…
Bak yine bir aradayız. Bu sefer bizi birleştiren Alimiz… Alilerimiz… Sen sadece gözlerinde sorardın onu. Şimdi tüm bedeninle, beyninle, kanın, canınla soruyorsun… Ona kavuşacağından, kavuşacağımızdan eminim abi… Şimdi bile farkındasındır. Binlerce Ali var etrafında… Dünyanın bir ucundan diğer ucuna kadar… Bu soyut bir şey değil, gerçekten hepimiz Aliyiz şimdi… Seni sizleri Ali’nin sevgisi, bağlılığıyla, özlemle kucaklıyor, annemizin ellerinden öpüyorum. Oradaki herkese selam ve sevgimizi yolluyoruz.
Kardeşin…”
Paylaşmak istedim geçmişten gelen merhabayı.
Doktorlar geliyorlar, birazda kan alarak kontrol ediyorlar sağlık durumumu…
Önce ingiltereden aramıştı geleceğim diye, sonra ankaradan aradı geliyorum diye. ismi semra eren. kardeşi faili meçhul... konuşuyoruz, dertleşiyoruz. samimi, sıcak...sonra bir bakıyoruz aynı köylü çıkıyoruz. hayat o kadar güzel tesadüflerle doluki dersimde...
Oldukça yoğun ziyaretçi akınımız var. İnsanlar desteklerini benimle paylaşmak istiyor. Görmek, konuşmak ve anı görüntüleme peşindeler. Maya-Der’li ve barış anneleri karanfillerle geliyorlar. Sıcak sohbetimiz kürtce zazaca ve türkce devam ediyor. Devletin yurtsever ve devrimcilere uyguladığı şiddeti yok etme politikasını, faili meçhulleri, gözaltında kayıpları, toplu mezarları, konuşuyor acılarımızı paylaşıyoruz. Analar gittikten sonra öğreniyoruz ki anaların arasında Abdullah Öcalanın ablası da var.
6225 imzamızı Tayad’lı aileler, Maya Der’li barış inisiyatifi anneleri ve devrimci kurumların desteği bir yürüyüşle sloganlarımız eşliğinde postaneye TBMM ye verilmek üzere imzalarımızı postalıyoruz. Eylemimizi palavra caddesinde 15 dakikalık oturma eylemiyle bitiriyoruz. Bugün 1000 yakın imza toplamışız tabi bunlar gönderdiklerimizin dışında.
Kızım su gün boyu dağıttığı bildirilerden yorgun boynumda dolanıyor. Kaçıncı öpücüğüdür boynuma serinlik veren. Yüzünde karışık bir hüzün var çocukça. Arada fırsat buldukça bir birlerine su atıyorlar bilgen. Havanın sıcaklığında bir tek bu oyun oynanır değimli. Gelmesini çok beklediğimiz kızım su beklemenize değdi diyor. Hiç tanımadığı, tanıyamayacağı yürekleri üzerine gömlek gibi giyiyor.
28 Temmuz 2011
DERSİM’DEKİ ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİNİN 48.GÜNÜ
Açlık grevinde iken limonata çok içildiğinde fonksiyonu düşüyor, mutlak 50 bardaktan aşağıya olmamak şartıyla sıvı tüketmek gerekiyor. Bitki çaylarından nane, limon, ada çayı ve yeşil çay almamak lazım. Daha çok böğürtlen, kuşburnu, karışık bitki çaylarını içmek gerekiyor. Misbon tarzı bayram şekerleri tüketmek gerekiyor. Uzun soluklu direnişlerde enerji tasarruflu kullanılmaktadır. Çok gerekmedikçe hareket edilmemeli farklı meşguliyetler ve konuşmalardan kaçınılmalıdır. Düzenli egzersiz, okuma, sohbet ve sıvı tüketiminin çizelgesi çıkartılıp buna uyulmalıdır. B1 vitamini düzenli alınmalıdır. Bu eylem biçimi ancak kişinin özgür iradesiyle alınırsa başarıya ulaşabilir. Başlarken son ana kadar yaşayıp hayatı bütün vedalara da hazır olunmalıdır. Eylemin kendisi iradelerin önce kendisi sonra düşman ile çarpışmasıdır.
Ellerinden öperim Zeynep ana selamlarım amcama iyi olun lütfen.
Bende sizleri tebrik ediyorum. İngiltere’den kartları postacımız baki abi getiriyor. Diğer postacımız Hüseyin abi geç kalmasının acısını tutsak mektupları getirerek çıkartıyor. İngiltere’den bolca sevgi, saygı, destek selamların biz aynı aileden olabilir miyiz acaba sorusunun cevabını da alıyoruz. “ne fark eder zaten aynı şeyleri hissedip yaşamıyor muyuz” gözlerinizden öperim bende, hepinizi yürekten kucaklayıp selamlıyoruz.
Aydın ve sanatçı dostlarımız için imza föyleri nerede arkadaşlar! Biraz daha dikkatli düzenli olmalıyız. Dün Cezmi Ersöz ile konuşmuştuk son durumumuzu. Antalya’da imza gününde kızımla gidip toplu mezarları konuşmuştuk. Sanırım Mart 25 idi. “şizofren aşka mektuplar”da insan ruhunun girdiği girdabı sorguluyordu. Armutlu’da Canan ile Zehray’ı yazacak kadarda mütevazi. Ne gerekiyorsa yapmaya çalışacağım ayrıca bunu her yerde de dile getireceğim. Buraya çadıra da bekleriz usta. “ertesi günlerin aşkı”nı belki yazarsın.
Hasan amcamız dönüyor iki günlük hastane maverasından. Durmuyor çadırın tavanını güçlendiriyor tel çekiyor. Yiğit insan kule yüksekliğindeki boyuyla hem görünüşünü birleştirmiş yol gösteriyor her konuda. Palavraya ilk kez gördüğümüz bir amca ne ikram size diyor. Akşam yemeği söyleyim mi. Bende 80 lerde Biray açlık grevi yaptım. İyi yapmışsın amca bari iyi kilo aldın mı? Kahkahalar içimizde atıldığı için mideler kasılıyor, olsun. Son hikâyesi doğru ama şu sizin amca, babanız var ya cezaevleri için nereden bulmuşsa toplamış koca lastikleri getirip yolla üst üste koymuş. Sonrası malum. Yav ne adam yahu.
96 gazisiyim ben Haydar. Açlıkla aran nasıl. İyidir arkadaş olduk. Gülüyoruz karşılıklı ne diyeyim bilmiyorum. Ama Ali şimdi seninle öğünüyordur. Abisiyle gurur duyuyordur. Bizde duyuyor, öğünüyoruz. Ali duyuyordur değil mi bunu bilmek nasıl huzur veriyor biliyor musunuz. İç huzurun güzelliğini de biliyorsunuzdur. Her gün yazmak gerek şikâyet etmeden. Defteri tanık yapmak için tarihe. Zorlanacağız günler ilerledikçe fakat bu kalem düşmemeli elden. Şairi ya da yazarı değiliz çıkacak makalenin. Çadırdan dışarıya taşan hayatların sözcükleriyiz. İmlası yanlış, cümlesi düşükte olsa yazmalıyız. Başka çadırlara yazıyoruz. Onlar bilir duygularımızı. Cezaevlerine yazıyoruz, sokaktaki öfkeye gece kondudaki duvara yazıyoruz.
Vardiya değişimine yazıyoruz. Pencere kenarındaki kumrulara, özlem yüklü güvercinlere, tedirgin bakışlara ve şuanda daha fazla uzatmama engel olan güzel yeni konuklarımıza yazıyoruz. Daha ileri gidiyoruz arkadaşlar koşturmada çayı siz demler misiniz, sevgili konuklar. İzmir eli değiyor çaya demeden Almanya suyunu iyi kaynatın diyor. Eyvallah güzel dostlar. Işık sizlerle daha parlak gecede.
27 Temmuz 2011
DERSİMDEKİ ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİNİN 47.GÜNÜ
Çadırımızın ilk ziyaretçisi postacı abi oluyor. Dün içerken çayını anlatmıştı. Kızı rahatsızlanmış Diyarbakır’a götürmüşler üzülüyorum dedi. Bizde üzüldük mektup amca eşine de üzüldük oda rahatsızmış. Selamlar bolca ve şifalar diliyoruz.
Sincan 1 Nolu F tipinden uzun kollarıyla uzatılan papatyaları alıyoruz. Özlem, hasret ve umut kokuyorlar mis gibi taze ekmek gibi. Karikatürdeki yetenek nasılda göze batıyor. Kardeşlerim, abilerim hünerli sözcüklerle mücadelemizi yaşıyorlar adeta. Hepsini saygı ile selamlıyor, umut dolu yarınlarda hep birlikte diyoruz.
Henüz uzanmışken güneşten çökmüş kartonların altına Mikail Aslan ve iki alman arkadaşı dost ellerini uzatıyorlar. İyiyim ben çok iyi. Sizleri de iyi gördüm. Ortaya anlattıklarımızı Mikail dostlarına çeviriyor. İlgiyle dinliyorlar. Günün karesine düşüp vedalaşıyoruz. Dün geceden beri telefon, sms ve maillerle daha bir merak ediliyorum. Gururun arka penceresi, herkesin sesine yansıyor biliyorum. Heyyy bence siz bu gururu hiçte gizlemeyin, aksine doya doya yaşayalım hep birlikte.
Hatırlarsın düğümlendi sözcükler konuşamadım bende ilk anda. Abi dedim benle birlikte abinde döndü. Abiydik tanımadığım abinle. Bak hayat bu işte. Benimde birçok kardeşim var hem de dünyanın her yerinden.
Bak örneğin Almanya’dan anarşist tutsak Werner Brauner’den destek mesajı geliyor. “Eğer şehitlere ve ölülere onurlu davranılması için mücadele ederlerse, bütün dünyadaki insanlar için mücadele etmiş olurlar.” Teşekkürler Werner, “ yaşasın halkların kardeşliği” kucaklıyorum kocaman. Ve hapishanede 54 gün sürdürdüğün ve kazandığın mücadelen içinde kutluyorum. Böyle uzayıp gidiyor insana çıkarttığımız kimlikler.
Sadece bu anlar için kitaplar yazılabilir. Yazılabilir de muhakkak ama hep bir cümle eksik kalır söylenen. O yüzden tekrar derim ki ben haklı, meşru ve insani olan talebim karşılanana kadar taşıyacağımız bandın gururu hepimizindir. “bu zincir böyle kırılacak”
Ziyaretçilerimiz geliyor yoğun bir şekilde, festivalde de sahne alacak olan Sene Dersim beyazlar içinde süzülüyor çadıra. Samimi bir şekilde paylaşıyoruz direnişimizi. Her türlü katkıya varım ben diyor kucaklaşıyoruz.
Tayad’lı aileler destek açlık grevi için toplandıkları yüksel caddesine polis saldırıp haksız bir şekilde gözaltı yapıyor haberleri geliyor. Gözaltılara karşı KESK Başkanı Lami Özgen, şair Mehmet Özer ve ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı birer konuşma yapıp keyfiliği ve yasadışılığı protesto etmişler. Bu haber çeşitli ulusal kanallarda yer almış.
O iyi akşamlar selam veren güzel insanlar, merhabalarınızı çok önemsiyoruz. Sağ olun gelmeniz yeterli. bu söz yeterli gelmedi de bu kadar çay şekerimi alınır. Sağolun. Dayanışma ağında herkesin yapacağı ne varsa yapıyor.
Çay demlenir heyecanla haberi kovalanır kanallarda. Su taşınır etraf temizlenir. Herkes bir ucundan tutmuş olacak ki dünya sallanır bir kez daha dersimden. Haber gelir Ankara serbest bırakılmıştır, açlık özgürce tutulmaya devam edilir. Alkışlanır açlık kutsanır bir kez daha onurlu duruş.
Sizi seviyoruz büyük aile; parçası olan her bir ferdine şükran duyuyordur evren.
26 Temmuz 2011
DERSİM’DEKİ ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİNİN 46.GÜNÜ
Bir başka uyanıyor gün heyecanlı her zamankinden, anlat diyor kendini. Hep anlatıyorum ya deyince bak bu fırsat her zaman geçmez ele sen anlat bence diyorum içimden.
Arkadaşlar tek tek traş olup elbiselerini değiştirip aralarında konuşuyorlar. Kızlarımız, analarım yüzleri pak fakat durgun…
Kızım arıyor babacık nasılsın. İyiyim, sen. Oğlum arıyor baba ne haber. İyiyim oğlum sen, iyiyim. Senin sağlığın nasıl iyiyim oğlum gayet iyi, çay içiyoruz arkadaşlarla. Baba kurban olsun size. Kızım 11, oğlum 20 yaşında. Yedi yıldır üçümüz birlikte yaşıyoruz. Çok iyi bir aileyiz. Duyarsız değiliz birbirimize sahici bir sevgi ve bağlılık var. Yeme, içme ve diğer sorunları hallederken çok zorlanmam. Elim lezzetli, dilim tatlı evim düzenli ve hijyeniktir. Bu günün tarihi olan süresiz açlık grevinin rakamı gibi 46 yaşındayım ve emekliyim. Ekonomik sıkıntım herkes kadar var-yok. Ailece hayatı sorgular öyle yaşarız. Hep daha ötesini düşünür hareket ederiz. Emekli olunca her yıl bir şehir deyip Antalya’ya gittik. Tarihte haydutlara sığınak olmuş bu şehir bizi de kucakladı. Sevdirdik kendimizi bizde sevdik onu. Sonra baktım Dersim’den haber var. Koştum bu yana. Bazen benim gitmelerim gibi gitti sevgiler, parçalanırım bende herkes gibi.
Yeni şafaktan Teodora Doni köşesinde yazdı bugün “sayın yıldız umut dolu ve hayatı çok sevdiğini söylüyor.”
Kemikler toprağın altından fışkırmaya devam ediyor. Munzur’un en yüksek bölgesi Kılıçkaya’da 89 kişinin olduğu toplu mezar, kemiklerin toprağın üzerine çıkmasıyla ortaya çıkıyor.
Basın açıklamasına hazırlıklar kontrol ediliyor. Ben duş alıyorum, ütülü pantolon giyiyorum. Basın açıklamamıza çıkıyoruz gururlu sloganlar atıyoruz meydana. Ben konuşuyorum. Kardeşimin cenazesini almak için 46 gündür sürdürdüğüm süresiz açlık grevini ölüm orucu direnişine dönüştürüyorum. Bu mücadelemin sonunda cenazemizi alacağımıza dair olan kararlılığı vurguluyorum.
Dersim dernekleri Avrupa federasyonu başkanı Yaşar Kaya ve milletvekili Hüseyin Aygün kararımı gözden geçirmemi söylüyor. Haklı mücadelemin yollarını arayalım diyorlar…
Amcam, beyaz baba ağır geldi değil mi takamam bandı diye şekerini yükselttin. Üzdük mü seni, yüreğim kaldıramaz mı dedin. Biz düşünemedik bunu dayanamaz bağışlarsın bizi sen, çocuklarına dayanamazsın sen.
Canım annem ne çok şey görüp yaşadın şu 46 yılda. Alnımdaki bandı bir sen öpemedin. Sarıldın sonra zaza kucaklamasıyla. Bu gece senin yanında yatacağım. Çayımı gözünün önünde birkaç sefer göstererek yudumladım, şekere diş biledim, öyle azda olsa rahatladın.
Fidan ana ile Kumru ananın bakışlarındaki kararlılık ve alnımdaki yorgun öpücükler hiç gitmeyecek. Gurur yüklü çünkü. Gülseren, Fatma, Haydar ve Hüsnüye’nin imzaları var. Genç arkadaşlar sarıyorlar sırayla. Her tepkimi ayrıntılı inceliyorlar.
Çayı hak ettik sanırım değil mi Mehmet. Alnıma ilk konan dokunuşun sahibisin. Bandımı çok güzel bağladın, sorumluluk zor şey ikiletmedin.
Ölüm orucu direnişimiz gelen ilk ziyaretçilerini ağırlıyor. Mehtap var güzel. Palavra caddesi kalabalık voltada. Bizde de yorgun bir gecede kendimizi yaşamanın mutluluğu var.
Kalbi bu çadırda atan herkesi saygı ile selamlıyorum. Üzüntümüzü üzüntü bilen, sevincimize türkü söyleyenlerin alınlarından öpüyoruz. İyi geceler yıldızların altına paylaşabilenler.
25 Temmuz 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder